"Bal İnsanlar İçin Şifadır": Araştıranlar Gerçeğin Farkında
Balın tedavi edici özelliği binlerce yıldır bilinmektedir ve eski medeniyetler çağlar boyunca balın şifa verici özelliğinden yararlanmışlardır.
Hatta II. Dünya savaşında, yaraları tedavi etmek için balın antibakteriyel özelliklerinden yararlanılıyordu. Ancak 20. Yy'da penisilin ve diğer antibiyotiklerin ortaya çıkması sonucu, balın tıbbi özellikleri arka plana atılmış oldu. Fakat, Yeni Zelandalı ve İngiliz araştırmacılar sayesinde bu durum artık değişiyor. Yapılan çalışmalardan biri İngiltere, diğeri ise Yeni Zelanda'dan.
İngiltere, Manchester'da Christie Hastanesi, Yeni Zelanda Manuka balının ağız ve boğaz kanseri hastaları üzerindeki etkilerini araştırıyor. Manuka balını kullanan Manchester Kraliyet Hastanesi, bu balı özel olarak balla kaplanmış cerrahi sargı bezlerine uygulayarak, antibiyotiğe dirençli enfeksiyonlarla mücadelede önemli bir başarı elde etti.
Esas olarak, Manuka çalısı ya da çay ağacı olarak da bilinen bitkinin nektarı ile beslenen arılar tarafından üretilen bu bal, hastaların enflamasyonlarını, yaygın ve penisiline dirençli bir enfeksiyona neden olan Methisilin'e dirençli Staphylococcus aureus (MSRA) bakterisinin etkisini azaltmada yardımcı olabilir. Christie Hastanesi'nde 60 gönüllü hasta, tedavilerinde bal kullandılar. Programın başında yer alan Uzman Dr. Nick Slevin ise bu konuda şunları söylüyor:
"Bu çalışmanın masrafları, yerli halk ve hastaların cömert yardımları ile karşılanmaktadır ve bizler hepsine müteşekkiriz. Manuka balının içinde, enflamatuar(yangı) ve enfeksiyonlara karşı özel maddeler var ve MRSA enfeksiyonunu azaltma olasılığı olduğuna inanılıyor."
Bu konu ile ilgili bir diğer önemli araştırma ise Yeni Zelanda'da bulunan Waikato Üniverisitesi'nde yapılıyor. Waikato Üniversitesi, Bal Araştırma Ünitesi'nde çalışan biyokimyacı profesör Peter Molan, belirli bir tipteki balda, sıradışı iyileştirici özellikler belirledi.
Prof. Molan, Yeni Zelanda'ya özgü bir bitki olan manuka ağacı (çayağacı) bitkisinin çiçeklerinden elde edilen balın, diğer ballardan daha fazla ve onların üstünde antibakteriyel özellikler barındırdığını gösterdi.
GİZEMLİ BİLEŞEN
Prof. Molan:
"Bütün ballarda, arının nektara eklediği bir enzimden üretilen farklı seviyelerde hidrojen peroksit bulunmaktadır. Manuka balı ve Avustralya'da üretilen yakın akrabası Jellybush balında, hidrojen peroksitin yanı sıra başka bir madde de bulunmaktadır. Ve böyle birşey dünyada başka bir yerde yok." diyor.
"Bu şey"in ne olduğunu saptamak oldukça güç. Şimdi bile, 20 yıllık bir araştırmadan sonra, Peter Molan, bu maddenin tam olarak ne olduğu hakkında hiç bir fikri olmadığını itiraf ediyor. Ancak ona bir isim vermiş. Özgün Manuka Faktörü ya da kısa adı ile UMF.
Ancak Prof. Molan, karbolik veya fenol gibi standart bir antiseptiğin bakterilerle mücadele yeteneğini, manuka balındaki UMF faktörü ile kıyaslayarak, bu maddenin antibakteriyel etkisini ölçmenin bir yolunu bulmuş.
"Bu balın, çok geniş yelpazeli bir etkisi olduğunu biliyoruz. Bakteri, mantar ve protozoalar (tek hücreli canlı) üzerinde işe yarıyor. Enfeksiyona neden olan organizmalar arasında, üzerinde etkisini göstermeyenine rastlamadık."
DİRENÇLİ SUŞLAR
Prof. Molan, UMF'li Manuka balının gerçekte, bugün dünya çapında tüm hastenelerde problem haline gelen antibiyotiğe dirençli bakteri suşlarını bile engellediğini söylüyor:
"Staphylococcus aureas, yaralara bulaşan en yaygın bakteri türüdür ve bu bala en duyarlı olan da gene aynı bakteri."
Bal tedavisinden memnun kalmış bir kulanıcı olan Chris Graham ise şunları anlatıyor:
"Alman çoban köpeği tarafından ısırılmıştım. Elimi kaptı ve elimde beş dikiş atılacak bir ısırık bıraktı. Ben de doktora gittim ve sadece Manuka balı kullandılar, başka hiç bir tedavi uygulamadılar. Şuanda elimdeki yaranın çok belli belirsiz bir izi var ve bu olay sadece üç hafta önce gerçekleşti. Şimdi kamyonetimde taşıdığım ilk yardım çantasında, Manuka balı ve bandajlar dışında bir şey taşımıyorum."
Waikato Hastanesi'ndeki klinik çalışmalar, laboratuvar dışında bile, UMF'li Manuka balının inanılmaz iyileştirici özelliklerinin olduğunu gösteriyor. Hemşire Julie Betts, bacağındaki ülserleri ve yaraları bal kullanarak başarı ile tedavi etmiş. Ve kendisi, özellikle şeker hastaları için, balın ameliyat sonrası iyileşmeye yardım ettiğinden bahsediyor.
"Ayrıca balın anti-inflamatuar(iltihap kurutucu) etkisi de bulunuyor, öyle ki şayet ben yaradaki bakterileri kontrol etmek dışındaki sorunlar için de birşeyler yapmak istiyorsam, bal kullanıyorum."
KANSER TEDAVİSİ
Kanser uzmanı Dr. Glenys Round da balın etkili bir tedavi olduğunu bulanlardan:
"Kanserin ciltte ortaya çıkardığı hızla büyüyen yaraları tedavi etmek için bal kullanıyoruz. Sonuçlar ise olağanüstü." diyor.
Daha önce de, Dr. Glenys Round, ışın tedavisinden dolayı vücutlarında yaralar oluşan hastalarda, ballı sargı bezleri kullanarak önemli başarılar elde etmiş.
"Bu hastaların çoğu geçmişte, diğer bir çok klasik tedaviyi denediler ve pek de olumlu sonuçlar alamadılar, bundan dolayı da son olarak bal tedavisini denediler."
Hastaların çoğu, bal tedavisini denediklerinden dolayı memnunlar.
Julie Betts ise:
"Bu kişilerin hiç biri, kati süretle herhangi bir problem yaşamıyor. İnsanlar genelde doğal tedavilere karşı olumlu bir yaklaşım içinde ve bundan dolayı bu doğal ürünleri kullanmaktan ötürü oldukça memnunlar. Bizim karşı karşıya geldiğimiz problem ise, insanların bunların nasıl işe yaradığını anlamamaları. Herhangi bir balın da aynı başarıyı göstereceğini düşünüyorlar ancak bu her zaman doğru değil."
Güncelleme: 14/04/2011
Derleyen: Kader Demirpehlivan, yaklasansaat.com
Kaynaklar:
1) "New Zealand Honey Being Tested on Cancer Patients", 07/07/2006
2)
Angie Knox, "Harnessing Honey's Healing Power", news.bbc.co.uk, 08/06/2004.
|