"Kolesterol Yüksekliği"ni Kafaya Takmak Tehlikeli!
 |
Kolesterolün vücutta taşınması. Kalın siyah oklar, kolesterol ve diğer lipitleri taşıyan lipoproteinlerin oluşumlarını, dönüşümlerini ve kan dolaşımından çıkışlarını gösteriyor. Kırmızı ince oklar, kolesterol veya kolesterol türevlerinin (kolesteril esterler ve safra asitleri) hareketlerini gösteriyor. K:kolesterol; KE: kolesteril ester; LPL: lipoprotein lipaz; LCAT: lesitin kolesteril asil transferaz; CETP: kolesteril ester transfer proteini. |
Hastaların değil, laboratuvar sonuçlarının tedavi edilmesi, modern tıbbın son senelerdeki en büyük icatlarından biri; belki de birincisi.
Bunun en tipik ve güncel örneklerinin başında da "kolesterol yüksekliği" geliyor. Kolesterol yüksekliği, tek başına bir hastalık değil; gelecekte kalp krizi ve inme ihtimallerini artıran pek çok risk faktöründen birisi. Ama insanların beyni öylesine yıkanmış ki... belli bir yaşın üzerinde olup da "Bir hastalığınız var mı?" diye sorduğunuz kişilerden en çok alacağınız cevap "Evet, bende kolesterol var. Kolesterol düşürücü ilaç kullanıyorum" oluyor.
İşin acı tarafı da, doktorların da bu beyin yıkama işinden nasiplerini almış olmaları. Maalesef tüm dünyada doktorların pek çoğu da, her kolesterolü yüksek kişinin ilaç kullanması gerektiğini sanıyor.
Oysa, sadece "daha önce kalp hastalığı geçirmiş veya ileride geçirme riski yüksek olan insanların yarar görebileceği" bu ilaçlar, kolesterol yüksekliği dışında hiçbir risk faktörü taşımayan milyonlarca insana adeta dayatılıyor. Bu ilaçların yıllık satış rakamları 25 milyar dolar üzerinde ve her geçen sene de artıyor.
Dinsizin hakkından imansız gelir.
İlaç firmaları, karlarını nasıl katlayacaklarının hesabını yapadursun, gıda endüstrisi de bu "tokat atılacak enseyi" gördü. Onlar da kolesterol emilimini azalttığı iddia edilen bir takım süt ürünlerini çarşaf çarşaf reklamlarla piyasaya sürüyorlar.
Haklılar da, çünkü "kolesterol fobi"sini sadece ilaç endüstrisi paraya tahvil edebilir diye bir kural yok.
KOLESTEROL GERÇEKLERİ
Kolesterol öldürücü bir zehir değil, yaşamamız için elzem olan bir maddedir; hücreyi dış etkenlere karşı koruyan hücre duvarının temel yapıtaşıdır. Kortizol ile testosteron, östrojen... gibi üreme hormonları, D vitamini, safra asitleri... hep kolesterolden üretilir.
Kolesterol, hayvansal besinlerde bulunur, ama vücudumuzdaki kolesterolün çok azı gıda kaynaklıdır, büyük kısmı karaciğerimizde imal edilir. Üstelik az kolesterol aldığımızda, vücuttaki üretim artar, çok aldığımızda ise azalır. İşte bundan dolayı da "diyetteki kolesterolü ne kadar azaltırsak azaltalım, kandaki kolesterol bundan çok az etkilenir."
Tehlikeli olan şey bizatihi kolesterolün kendisi değil, kanda kolesterolün yükselmesine yol açabilen stres, hareketsizlik, obezite, hipertansiyon... gibi faktörlerdir.
Kalp krizi ve inmelere yol açan ateroskleroz, yani damar sertliği ile kandaki kolesterol düzeyi arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Kan kolesterol düzeyi normal hatta düşük olan kişilerde de, yüksek olanlar kadar ağır ateroskleroz gelişebilir.
Koroner kalp hastalığı olanların yarısından fazlasında da, kolesterol düzeyi normaldir. Aterosklerozun gerçek nedeni; yüksek kolesterol değil, düşük yoğunluklu bir tür kronik iltihaptır.
Kanlarında LDL-kolesterol yüksek olanlarda, kalp krizi riskinin arttığı, HDL-kolesterol yüksek olanlarda ise, bu riskin azaldığını gösteren bazı araştırmalar vardır. Başka bir deyişle, HDL/LDL oranının düşük olması, koroner kalp hastalıkları için bir risk faktörü olarak kabul edilir.
Ancak, risk faktörü hastalıkla aynı şey değildir. Kalp krizine yol açan bir faktör aynı zamanda HDL/LDL oranını da azaltıyor olabilir. Mesela sigara içilmesi, obezite, hareket azlığı, diyabet, stres, hipertansiyon... LDL'yi artırır, HDL'yi azalır, dolayısıyla HDL/LDL oranı da azalır.
Kalp krizi veya inme, HDL/LDL oranı düşük olduğu için değil, bu risk faktörleri yüzünden meydana gelir.
Tek başına kanda kolesterol yüksekliği veya HDL/LDL oranı düşüklüğü tehlikeli bir şey değildir. Bu nedenle de sadece kanda kolesterol, HDL ve LDL ölçtürülüp bunların sonuçlarına bakıp; strese girmenin manası yoktur. Üstelik de sanılanın aksine, kolesterolü yüksek olanların daha uzun yaşadıkları da birçok araştırma ile kanıtlanmıştır.
Yüksek kolesterolü olanlar tüberküloz, zatürree, AIDS... gibi enfeksiyonlara daha az yakalanırlar ve bu hastalıklardan ölüm daha az görülür. Kronik kalp yetersizliğine bağlı ölüm riski düşük kolesterollü hastalarda daha yüksektir. Genel olarak 70 yaşın üzerinde ölüm riski, yüksek kolesterollü kişilerde daha düşüktür.
Güncelleme: 10/11/2008
Prof. Dr. Rasim Küçükusta, stargazete, 09/11/2008 |