Bugünkü Amerikan Felsefesi: "İflas Etmiştir"
 |
Naomi Klein |
ABD hükümetleri, "kaba bireyselciliği ve tüketiciliği"; "kişisel sorumluluk", "özgürlük" ve "bağımsızlık" gibi terimlerle teşvik etmişlerdir. 1980'lerin sinema filmi "Wall Street"de, Michael Douglas'ın canlandırdığı Gordon Gecko karakterinin, "açgözlülük iyidir" mantrası, 80'lerde ve 90'larda geçinmek için kelimelere dönüştü. Açgözlülüğün felsefesi ve değeri, birçok şirket CEO'su tarafından gönülden inanılmış ve son 30 yıldır bu çarpık-sapkın mantık; yani bireysellik ve tüketicilik kültü, insani değerlerin altını oyarak, harap edici sonuçlarıyla, insan gelişiminin ibresini ters yöne çevirmiştir.
Naomi Klein'ın, dönüm noktası çalışması "Şok Doktrin: Felaket Kapitalizm'inin yükselişi" neoliberal ve neomuhafazakar projenin, son 30 yılını özetler. Bu politikalar, onlarca yıldır küresel ekonominin kaleleri oldular.. Hatta eğer doğal bir felaket olmasada, Kissinger, Nixon, Reagan, Bush ve Clinton gibi Friedman'ın müritleri, savunmasız ülkelere kendi hırslarını tatmin etmek için zarar vermekte bir beis görmezlerdi.
Şimdilerde "Chicago çocuklarının mantraları" yaygın hale geldi. Küresel elit, hayalin ötesinde zenginleşirken, bir elin parmakları sayısında insan süper-zengin hale geldi ve mega-kurumlar çok daha güçlendi ve büyüdü.
"Serbest ticaret politikaları" ve Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu'nu yöneten kredi canavarları, ulusal ekonomileri yok etmişlerdir. Milyonlarca insan yoksulluğa itilmiş, topluluklar, göçe zorlanmışlardır. Vatanlarından geçim için kuzeye göç edenler; duvarlar, kurşunlar ve ırkçılıkla karşılanıyorlar.. Sosyal ücretler, sürdürülemez seviyelere indi, gerçek maaşlar 30 yıl öncesinin bile altında. Tavan yapan benzin ve hammadde fiyatları, tüm Dünya'da gıda kıtlığına yol açtı.
En çok kar edenlerin hesabına vergileri kaldırılarak, kamu bütçesi yok edildi. Toplumun, hayati alt yapısını, kamu hizmetlerini ve temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi. Buna rağmen, federal bütçemizin büyük kısmı, savaşları, Orta Doğu’nun işgalini, nesillerce fakir ve renkli insanların ölümünü ve yükselen ulusal borcu karşılamayı başardı.
Başıboş bırakılmış kapitalizm, bize Büyük Petrol, Kanlı Elmaslar, Enron (2001'de iflas eden Amerikan enerji firması) ve Halliburton'u kazandırdı. Onlar bize Afganistan'ı, Irak'ı, Guantanamo'yu ve ABD-Meksika sınırındaki Ölüm Duvarı'nı verdi.
Birleşik Devletler imparatorluğu, konut balonun patlamasının sürüklediği ekonomik bir çöküşle karşı karşıya. İflas, milyarder George Soros'u bile tedirgin edecek kadar büyük. Bu çöküşün öncekilerden derin bir farkı olduğunu Soros şöyle anlatıyor:
"Yaşanan kriz uluslararası rezerv para birim olarak dolarla kredi genişlemesi döneminin bittiğini simgeliyor. Dönemsel krizler daha büyük patlama-düşme sürecinin bir parçasıydı. Şu anki kriz, 60 yıldan fazla süregelen süper-patlamanın eriştiği nihai zirvedir."
Öyle görünüyor ki, Birleşik Devletler'in üretebildiği en önemli ürün savaştır ve bu bizi çok tehlikeli bir ülke yapmaktadır. Küresel toplumda, bizim öncelikli rolümüz büyük sermayenin çıkarları için paralı asker ordusu olmaktır.
ABD'nin nüfusu, Dünya'nın % 6'sını oluştururken, küresel kaynaklarının % 30'unu tüketiyor ve en yüksek karbon kirliliği üretiyor.
Bu arada yeri gelmişken, Birleşik Devletler'de gördüğümüz serbest pazar kapitalizminin, hiçbir şekilde "serbest olmadığını" açığa kavuşturalım. Gerçekte ABD ekonomisi, zenginler için bir tür sosyalizm olarak işlev görür. Vergi verenlere bankaların, havayollarının, tasarruf ve kredi endüstrisinin kefaleti ödetilmiştir. "Özgürlüklerin ülkesi", Dünya'da komşularıyla arasına duvar ören iki ülkeden birisi. Diğeri İsrail. Kale zihniyeti, düşüşteki bir imparatorluğun işaretidir.
ABD'de, politik doğrultuda köklü bir değişimin elzem olduğu açıktır. Ülkenin siyasi ve ekonomik gidişinde esaslı bir değişim, kültürel bir değişim ve sosyal ve siyasi ilişkilerin yeniden tanımlanmasını zorunlu kılmaktadır. Bireyselciliğin ve rekabetin değerlerine ve tüketim kültürüne karşı çıkarak; ekonomik ve sosyal ilişkilerimizi tanımlayan; mütekabiliyet, amme, işbirliği ve dayanışma gibi anahtar değerleri yeniden kazanmalıyız. Kolektif ve Dünya sorumluluklarını paylaşan bir toplum olduğumuzu açıkça ortaya koymalıyız.
Değerlerimizin değişimi, kesinlikle elzem olan cesur politika değişikliklerini yapmamıza olanak sağlayacaktır.
Güncelleme: 08/09/2008
Kaynak: Michael Leon Guerrero, "From the Ashes of Neoliberalism", communitychange.org, (timeturk, Çev. Oğuz Eser), 22/07/2008.
|