İşte Gerçek Bilim Adamı! ve "GDO İçin Açtığı Davanın İddianamesi"
 |
Moleküler Biyoloji ve Biyokimya Profesörü John Fagan. |
1999 yılında ABD'li bilim adamı, Dr. John Fagan, ABD hükümetine karşı açtığı davada "GDO'ların zararları"nı tek tek saymıştı.
Transgenik organizma ve gıdaların tehlikeli olup olmadıkları, GD organizma ve ürünlerden kar sağlayanlar arasında tartışıladursun; moleküler biyoloji alanında oldukça tanınmış ve söz sahibi bir biyokimyacı olan John Fagan'ın, Amerikan Federal mahkemesinde, dava açtı. John Fagan'nın, ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri Sekreterliği temsilcisi olarak Dona Shalala'ya karşı açtığı davanın iddianamesi ilginç.
Bu iddianame, yalnızca Fagan'ın kişisel görüşünü temsil etmiyor. Aynı zamanda, birçok nitelikli bilim adamından oluşan Biyobütünlük Birliği (Alliance for Biointegrity) adlı grubun, Genetik Mühendisliğine bakışını özetliyor.
Bilimsel geçmişi onu, görüşlerini göz ardı edemeyeceğimiz bir bilim adamı konumuna yükseltirken; yaptığı seçimler, para ve iktidar hırsından uzak olduğunu gösteriyor.
John Fagan'ın iddianamesi:
KOLOMBİYA EYALETİ BİRLEŞİK DEVLETLER EYALET MAHKEMESİ
Davacılar. BİYOBÜTÜNLÜK BİRLİĞİ (ALLIANCE FOR BIO-INTEGRITY) ve diğ.
Davalılar. DONNA SHALALA, ve diğ.
İddianame No. 98-1300 (CKK)
John Fagan'nın (Ph.D) İfadesi:
1. 103 Full Moon Sokağı, Fairfield, IA 52556'da ikamet etmekteyim.
2. Kimya dalında "cum laude" onur derecesiyle B.S. (Bachelor of Science-Bilim Bakeloryası) ünvanımı Washington Üniversitesi'nde, biyokimya ve moleküler biyolojide Yrd. Doç. (Ph.D) ünvanımı Cornell Universitesi'nde aldım. Daha sonra 7 yıl Ulusal Sağlık Enstitüsü'nde (NIH) moleküler biyoloji alanında araştırma yaptım. Bu yedi yılın ilk dönemlerini Yrd. Doç araştırma görevlisi olarak, 1980'den 1984'e kadar olan bölümünü de kendi araştırma gurubumla çalışarak geçirdim. 1984'te araştırma laboratuvarımı, Ulusal Sağlık Enstitülerinden MUM Üniversitesine taşıdım. Şu anda MUM Üniversitesi'nde Moleküler Biyoloji ve Biyokimya Profesörü, Fizyoloji ve Moleküler ve Hücre Biyolojisi Başkan Yardımcısı ve Yüksek Lisans Programları dekanıyım.
3. Moleküler Biyoloji profesörü olarak, Ulusal Sağlık Enstitülerinden 2.5 milyon $'dan fazla araştırma ödeneği aldım. Bu ödeneklerin amaçlarından biri; kanserojenler ve çevre kirleticilerinin, gen expresyonunu nasıl etkilediğinin araştırılmasını desteklemekti. Bu ve ilgili konularda 30'dan fazla bilimsel makale yayınladım. Bu makaleler Molekül ve Hücre Biyolojisi, Biyolojik Kimya Dergisi, Moleküler Biyoloji Dergisi ve Biyokimya Dergisi gibi uluslararası düzeyde tanınan, hakemli dergilerde yayınlandı. Aynı zamanda bilimsel dergilerde, editoryal danışman ve hakem olarak görev yapıyorum. 1991 ile 1995 yılları arasında, Ulusal Kanser Enstitüsü'nden, Araştırma Kariyer Geliştirme Ödülü'nü aldım.
4. Dikkatle düşünerek verdiğim karar şudur ki; rekombine DNA teknolojisi (genetik mühendisliği) ile yeni bitki türleri üretmek, geleneksel ıslah yöntemlerinde görülmeyen gıda güvenliği riskleri taşımaktadır.
Örneğin, yabancı bir DNA'yı bir organizmanın genomuna eklemek bu organizmadaki bir ya da daha fazla genin davranışında tahmin edilemeyen bozukluklara yol açabilir. Dahası, yabancı genlerin yeni yerleşimlerinde faaliyet göstermelerine olanak verilmesi, bu genlerin sürekli olarak virüs ve bakteri destekçileriyle (promoter) birleşerek, konukçu organizmanın, karmaşık düzenleyici sisteminden bağımsız hareket etmelerine neden olur. Ayrıca, bu güçlü destekçilerin varlığı; genlerin ekpresyon düzeylerini değiştirebilir. Bu faktörler nedeniyle elde edilen gıdalar, toksik, alerjik ya da bir başka deyişle zararlı olabilir.
5. Genetik mühendisliğinin, hassasiyeti tam tahmin edilemeyen ve belirsizliklerin olduğu bir teknoloji olduğunu vurgulamak gerekir. Biyoteknolokların, herhangi bir durumda ne tür özel değişimlerin gelişeceğini güvenilir bir şekilde tahmin etmeleri mümkün değildir. Ayrıca, genetik materyalin transfer edildiği ya da genetik materyalin alındığı her iki organizmada da, normalde var olmayan toksinler ve diğer zararlı maddelerin oluşabileceği iyi bilinmektedir. Örneğin yayınlanmış bir araştırma, genetik olarak değiştirilmiş bir tütünün, ne tütünde ne de genlerin transfer edildiği organizmada daha önce var olmayan toksik bir maddeyi içerdiğini göstermiştir.
6. Sonuç olarak Gıda ve İlaç Örgütü (FDA)'nın, "yalnızca ilgili türlerin özelliklerini bildiğimizde, genetik olarak değiştirilmiş organizmanın güvenliği konusunda emin olabiliriz" iddiası bilimsel olarak geçersizdir. Genetik olarak değiştirilmiş bir organizmanın güvenilirliğini, doğru bir şekilde değerlendirmenin yolu, beklenmeyen ve istenmeyen değişimleri, iyice test etmektir. Bu ise yalnızca yabancı genetik materyal tarafından üretildiği bilinen maddenin değil, gıdanın tamamının iyi planlanmış beslenme araştırmalarıyla incelenmesini gerektirir.
7. Genetik olarak değiştirilmiş gıda üreten tek bir organizmanın bile güvenliğini temin eden bir araştırma raporu benim bildiğim kadarıyla hakemli (peer rewieved) bilimsel literatürde bulunmamaktadır. Bu literatürde, genetik olarak değiştirilmiş gıdaların, genel olarak, ya da bu kategorideki özel herhangi bir gıdanın, tüketiciye zarar vermeyeceğini inandırıcı bir biçimde temin edecek temeli oluşturan yayınlanmış herhangi bir delil yoktur.
8. Ayrıca benim düşünceme göre; genetik olarak değiştirilmiş gıdaların güvenliği konusunda nitelikli bilim adamları camiasında da bir görüş birliği yoktur. Birçok uzman bu gıdaların geleneksel yöntemlerle yetiştirilmiş benzerleriyle aynı derecede güvenli kabul edilebileceğini iddia etse de; ben aksini düşünen ve bu gıdaların oldukça tehlikeli olduğunu düşünen çok sayıda nitelikli uzman tanıyorum.
9. Genetik mühendisliğinin çeşitli uygulamalarının;
(a) DNA'nın hassasiyeti ve canlı sistemin geri kalanıyla etkileşimini,
(b) genetik müdahalelerin sonuçlarını tahmin ve kontrol etme yeteneğimizi hiçe saydığına dair farkındalığım arttığında, kendi bilimsel çalışmalarımın bu uygulamaları yaygınlaştırmak ve hızlandırmak isteyenlere ne kadar yardımcı olduğunu görünce kaygılandım.
Bu nedenle Kasım, 1994’te "biyoteknolojide sorumsuzluk" olarak nitelendirdiğim bu eğilimlere karşı etik bir duruş almaya karar verdim, toplum karşısında uyarılarımı artırdım, aldığım 613,882 $'lık Ulusal Sağlık Enstitüleri hibesini geri verdim ve 1.25 milyon $'lık hibe başvurumu da geri çektim.
10. Benzer etik kaygılardan ötürü, bu davada davacı olmaya karar verdim. Gıda ve İlaç Kurumu'nun (FDA) siyasetinin altında yatan varsayımlar, bilimsel düşüncenin öylesine dışındadır ki; ulusal gıda güvenliğimizi koruyacak sağlam bir temel oluşturamaz.
Ne talihsizliktir ki, federal mahkeme, bu sorunu düzeltmek için tek pratik çözüm gibi görünmektedir. Ancak hal böyle olunca gerçeği bilen bir bilim adamı olarak bilimsel olarak güvenilir ve ahlaki açıdan sorumlu bir kamu siyaseti için sesimi duyurmanın bir görev olduğunu hissediyorum. Umarım davacı olarak bu görevimi yerine getirebilirim.
11. 28 U.S.C. sec. 1746'ya uygun olarak; tüm bunların doğru olduğunu yalan beyanda bulunmanın cezasını göze alarak bildiriyorum.
28 Mayıs, 1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
John Fagan, Ph.D.
Güncelleme: 22/10/2008
Levent Kartal, ekolojistler.org, 17/10/2008
|