James Hansen: "Sadece On Yılımız Kaldı!"
(Sonat Bahar'ın Ömer Madra İle Röportajından.)

NASA'dan James Hansen, 10 senemiz olduğunu söylüyor ve bu iyimser bir yaklaşım. İklim değişikliğini dünyaya ilk söyleyen, küresel ısınma olgusunu, arkadaşlarıyla birlikte ilk modelleyen insan Hansen. Diyor ki:

"Böyle giderse, hiçbir şey yapmadan 'Böyle gelmiş böyle gider,' senaryosuna göre gidersek, 2015'ten sonra başka bir gezegenden bahsedeceğiz."

DÜNYA BÖYLE SICAKLIK GÖRMEDİ

James Hansen'ın bahsettiği nasıl bir Dünya?
Tek kutuplu bir dünya. Kuzey Buz Denizi'nin uzaydan çekilmiş fotoğraflarına baktığımızda orada artık bir buz denizi olmadığını, sadece Güney Kutbu'nda buz olduğunu göreceğiz. Hansen "1 milyon yıldan beri dünya en sıcak noktasına çok yaklaştı" diyor. Bu tür bilimsel raporları nasıl dikkate almayız? Dünya bu boyutlarda bir sıcaklık görmemiş ki! Öngörüde bulunacak, modelleme yapacak veriye sahip değiliz bu durumda.

Bu biraz komplo teorisi değil mi?

"Şehirler ısı adası oluşturuyor, asfalt emiyor, bu nedenle sıcaklık yüksek görünüyor," deniyordu. Yani, ısınma gerçek olsa bile, bunun insan faaliyetlerinden, yani araba egzozlarından, ev ve fabrika bacalarından, uçaklardan vb. kaynaklanmadığı, daha çok doğal-çevrimsel olduğu gibi 'bahaneler' üretilmekteydi. Ama bir türlü kış gelmeyince, ayılar kış uykusuna yatmayınca, kar yağması gereken yerlerde kar yağmayınca, artık anlaşıldı ki bu bir komplo teorisi değil. Petrol devleri, otomotivciler kârları azalacağı için 'inkâr endüstrisi'ni ve propaganda mekanizmasını çalıştırıyorlar.' Sıradan insanlar da onlara uyuyor ve kabullenmeyi reddediyor, çünkü rahatından vazgeçmek istemiyor.

İNSANSIZ BİR DÜNYA


Bireysel olarak ben de suçluyum yani..
Hep tüketelim, Maldivler'e gidelim, muazzam inşaatlar yapalım, her şeyi daha bol tüketelim, yazlıklar alalım, bahçeleri, ısıtalım, hatta göğü ısıtalım istiyoruz. Böylece de sorumluluktan kaçıyoruz. Bilim dünyasında etkili isimler arasında daha kötümser olanlar, hatta "Artık çok geç" diyenler de var. Yani Hansen iyimser bir yaklaşım içinde aslında. Sadece 10 yılımız kaldı diyen bir insana 'iyimser' demek de insanın içini ürpertmiyor değil doğrusu. Ama, küresel iklim değişikliği, çağdaş medeniyetimizin üstüne bir tsunami gibi geliyor aslında. Ne kışlar kışa benziyor, ne dağlar dağa benziyor. Her tarafı seller götürüyor. Ama, bütün bunlara rağmen olayı kabullenmiyoruz ve en büyük suçumuz bu.

Daha kötü senaryolar da var yani..

Tabii ki, tabiat ana teorisini ortaya atan en önemli bilim adamlarından James Lovelock'a göre iş işten geçti. Atmosferde karbondioksit ve benzeri sera gazları birikmesiyle artık eşik aşıldı, geri döndürülmez bir noktaya gelindi ve dolayısıyla bedeli ödenecek.

'Hayli insansız bir dünya olacak' diyor. Yani tümüyle yok olmayacak ama 6.5 milyardan sadece kuzey kutbunda 500 milyon kadar insan kalacak. Geri kalanı kuraklıklardan, denizlerin su basmasından, susuzluktan ya da açlıktan kitleler halinde ölecek. Kuzey Kutbu serin ve vaha gibi olacak diyor. Ayrıca, 'Bu yüzyıl bitmeden bunu göreceğiz' diyor. Bunları, vasiyet gibi kaleme aldığını düşündüğüm son kitabında açıklıyor. Bu, yetkili bilim insanları arasında benim gördüğüm en kötümser yaklaşım.

SONU, ELLERİMİZLE HAZIRLADIK

İklim değişikliğine ilişkin son bilgiler neler?
Dünya'nın bu konudaki en önemli insanları; meteorologlar, coğrafyacılar, iklim bilimciler birçok rapor yayımladı. IPCC diye adlandırılan Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli'nin şubatta yayımlanacak raporuna göre; artık küresel ısınmanın insan eliyle olduğu, bu konuda tereddüde yer olmadığı açıklanacak. Bu çok önemli. Bilim camiası, gece sıcaklığının yükseldiğini açıklayacak; yani güneşteki lekelerle ilgisi yok, karaların yanı sıra okyanuslarda da aynı derecede ısınma gözlendiğine göre şehirlerdeki ısı adalarıyla da ilgisi yok.

Bu sözünü ettikleriniz çok korkutucu...

Evet de, ecele faydası var mı dersiniz? Daha da ürkütücü olan şey şu belki: Bilim insanlarının 'pozitif geri besleme' etkisi dedikleri bir 'kısır döngü' süreci devreye giriyor. Örneğin güneş ışınlarının yansıtma gücü. Beyazken güneş ışınlarını yüzde 90 - 95 oranında geri yansıtan buzullar eridikçe, alttan lacivert deniz ya da kara kaya parçası çıkıyor. Daha koyu renkli olan bu yüzeyler güneşi geri yansıtmıyor, aksine 'emiyor' ve böylece daha çok ısınıyor. Artan ısınma yüzünden buzullar daha çok eriyor ve bu böyle sürüp gidiyor... Tam bir kısır döngü. İşte, böylece üstümüze son hızla bir tsunami geliyor.

Türkiye'deki küresel ısınma emareleri neler?
Herkes çevresine bakıp şu basit formülle bunu çözebilir: Daha fazla karbondioksitin ortalığa saçılması eşittir daha sıcak bir iklim. O eşittir daha az buz. O da eşittir denizlerin yükselmesi. Felaketin formülü bu. Fabrikalardan, arabalardan, ev bacalarından, arabalarımızla ciplerimizin egzozlarından giderek daha fazla karbondioksit salımı yapıyoruz, Ocak ayında sıcaklık korkutuyor.

Kaçkarlar'daki, Hakkari'deki, Cilo'daki buzulların yüzde 97'sinin eridiği TÜBİTAK raporu ile sabit!. 11 bin yıldır orada duran buzulların son 30 yıl içinde yok olup gittiğini gösteren bir rapor bu. Tüm bunlar küresel ısınmanın Türkiye'deki emareleri. Güney Akdeniz'in sıcaklığının çok artacağı yönünde raporlar var. Ayrıca, iç bölgelerde kuraklık öngörülüyor.

Konya Ovası'nda büyük kuraklık başlıyor, hububat tahıl üretimlerinin çok etkileneceği raporu ediliyor.... Tuz Gölü'nün tuz çölüne dönmesi, güneydoğuda 40'tan fazla insanın ani bastıran yağmurdan sonra sel felaketi sonunda ölmesi... Kısacası, dünyanın her tarafında olan şeylerin Türkiye'de de olacağı kesin.

Antalya'da turizm yapacak hal kalmayacak şüpheniz olmasın, çünkü o kadar sıcak olacak. Susuzluk çekilecek. Tüm bitkiler ve hayvanlar kilometrelerce kuzeye kaçıyor. Kendileri için en elverişli şartları kovalıyorlar. Karadeniz'de belki de fındık yetişmeyecek, pamuk yetiştirilecek.

Sabah, 27/01/2007