"Dirençli Bakteri"nin: "Sırları Çözülüyor"
Tedaviye dirençli, stafilokok bakterilerinin namı; antibiyotikleri mağlup etmelerinden, özellikle de, methicillin antibiyotiğine dirençli olmasından geliyor.
Methicillin'e dirençli Staphylococcusaureus(MTSA), özellikle hastanelerde; bağışıklık sistemi zayıflamış insanlar arasında yayılabilmesiyle ünlüdür. Son yıllarda, MTSA'dan çok daha tehlikeli ve öldürücü, üstelik yalnızca hastanelerde değil, hastane dışında da yaygınlık gösteren ve sağlıklı kişilere de saldırabilen soyları keşfedildi.
Bunlardan, belki de en tehlikeli olanı topluluk-bağlantılı MRSA (community-associated MRSA/CA-MRSA), okul, hapishane, soyunma odaları gibi toplu yaşanılan yerlerde, sağlıklı kişilere de saldırıp; deri ve yumuşak dokularda şiddetli enfeksiyonlara, zatürreye, bazen kan enfeksiyonlarına neden olabiliyor. ABD'de 1974 yılında stafilokok enfeksiyonlarının % 2'si, MRSA kaynaklıyken, bu oran 2003'te % 64'e çıkmıştır.
CA-MRSA bakterisinin, bu güçlü ve tehlikeli etkisinin nedenleri tam olarak bilinmiyor. Çoğu bilim adamı bunu, bakterinin, PVL (Pantone-Valentine Leukocidin) olarak bilinen zehirle ilişkili bir gen taşımasına bağlıyor. Bu bakterinin, zatürede önemli rol oynadığı savunuluyor. Ancak, ABD'deki Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları araştırmacısı Michael Otto, tek sorumlunun, PVL olmadığı görüşünde. Otto ve ekibi de, CA- MRSA bakterilerinin PSM (fenolde çözünebilir modulinler) adı verilen peptidleri ürettiklerini söylüyor. Üstelik de bakterinin, hastane tipine oranla, çok daha büyük miktarda, peptid ürettiklerini keşfetmişler.
Bunun da ötesinde, bu peptidlerin, bir kısmını kodlayan genleri, farelerde etkisiz hale getirdiklerinde, bakterinin çok daha ılımlı bir tutum içine girdiğini söylüyorlar. Kısacası, bütün belirtiler, ciddi biçimde hafiflemiş durumdadır.
Araştırmacıların görüşü; Bakteriyi, bu derece tehlikeli hale getiren etken, bu peptidlerdir. Peptidlerin etki mekanizmasını anlamak üzere yaptıkları denemelerde, peptidlerin eklendiği, insan nötrofillerinin(bakterileri yutan bir tür beyaz kan hücresi) beş dakika içinde ölmeye başladıklarını, bir saat içindeyse çoğunun, ölmüş olduğunu görmüşler. Bu sonuçlar, birçok araştırmacının gözünde çok önemlidir. Sonuçların doğrulanması, en başta tedavide, yeni ilaçların gelişimine imkan verecektir.
Güncelleme: 06/12/2007
Kaynak: Nature News Online, (Bilim ve Teknik, Aralık 2007) |