Arkadaşlar, eski dönemlerde bir olay olmuştu bir kavim iyice sapıtmış. Allah da, volkanı patlatarak onları; taş keserek cezalandırmıştı. O sapkınlık olayının adı neydi? Bilen varsa bana mail atabilir mi? Bu siteye şans eseri girdim, adrese mail atarsanız çok sevinirim.
YS : Sorunuz yeterince açık olmadığı için, söz ettiğiniz kavim ve helakı konusunda, birden fazla cevap sözkonusudur. Geçmişte bazı kavimlerin helakına volkanik patlama eşlik etmiştir. Lut kavmi(Sodom ve Gomora) gibi..Ancak burada söz konusu ettiğiniz kavmin, Roma ve patlayan volkanında Vezüv olduğunu sanıyoruz. Roma imparatorluğu yakın çağın en putperest imparatorluğudur. Vezüv yanardağının eteklerindeki Pompei şehri, Romalı yönetici-aristokrat ve zenginlerinin; sapkınlık,şımarıklık ve debdebe içinde yaşadığı;bağlar, bahçeler ve villalarla çevrili çok güzel bir yerdi. M.S. 79 da patlayan Vezüv yanardağı, bir kaç saat içinde kenti mezarlığa, orada yaşayan Romalıları da, tapındıkları putlarının benzeri taşlaşmış insanlara dönüştürdü.
Sitemizde Yanardağ(Volkanlar) bölümünü incelerseniz, sorunuzun cevabını ve pompei galerisinde şehir halkının nasıl taşlaştığını bulursunuz. Bugün maalesef herkesin bilmesi gereken yakın tarihin ibretli azabını, insanlar ya bilmiyor ya da bilmek; üzerinde düşünmek ve konuşmak istemiyor. Bu ise insanlığın geleceği bakımından ne yazik ki büyük bir talihsizliktir.
Siteniz gerçekten güzel olmuş. Hem
sayfalar,
hemde
içindeki konular titizlikle hazırlanmış.
Çok bilgilendirici. Keşke daha önceden bulsaydım.
Herkese iyi çalışmalar.
Merhaba
Güzel bir site hazırlamışsınız. Allah' tan başarılar dilerim. Sitenizin Eski kavimler
bölümünde, Barnaba İncili'nden Hz. İbrahim ile ilgili güzel bir alıntı
yapmışsınız. Bu İncil, diğerlerinden gercekten çok farklı ve bir çok konuda
Kur'an'la benzer olması, onu ilginç kılmaktadır. Ancak bu kitapta bazı sorunlar
görülmektedir. Bunlar da, bu eserin güvenirliği konusunda bazı tereddütler
doğurmaktadır. Bu yüzdende maalesef ciddi bir referans olarak kullanılmasına
engel teşkil etmektedir.Yoksa tek başına bu eser Hıristiyanlığı yola
getirmeye yeter. Güvenirliği konusunda ki zaaflar, özetle
şöyledir. Kitapta verilen yer isimleri, yanlış. Bazı para ve ölçü birimleri,
15.yüzyıla ait şeyler v.s.Ancak bir insan okuyunca ve mevcut İncillerle
karşılaştırılınca, bir çok konuda benzer ve daha açıklayıcı bilgilerle
dolu olduğunu görüyor. İnsan, şöyle düşünmeden edemiyor: Bu eserin, eldeki el
yazması, 15.yüzyıla ait. Bunu çoğaltan kişi tarafından, daha güçlü bir eser olması için bazı
ilaveler mi yapıldı acaba? Bu, Hıristiyanlıkta bir adettir. Sonunda esere, ait
olduğu ünlü kişinin adı verilir. Bu ilaveler çoğu zaman mevcut teolojik
görüşleri desteklemek adına olur. Samimi de olsa bu, işin aslını
bozar.Ama buradaki konular, mevcut Hıristiyan teolojisine(teslise)
terstir. Tabii, Barnaba, gercek bir havariydi ve onun ismini taşıyan bir
incilin varlığı kesindir.
Bu durumda, acaba bu eser, biri tarafından 15. yüzyılda çoğaltılırken
bazı ilaveler mi yapıldı? Kilise çevreleri, müslümanlığa geçen
bir papaz tarafından yazılmış olabilir diyerek, bu eseri reddediyor. Sonuçta, Hıristiyanlar için güvenilir bir kaynak olmaktan çıkıyor. Hiç bir müslüman
ilahiyatcı da, bunu eserlerinde kullanamıyor.Dileriz ki bu eser üzerinde, bir
akademisyen, çalışma yapar ve konuya açıklık
kazandırır.
Bir çok sitelerde "foton kuşağı" ile ilgili değişik yazılar dolaşmaktadır.Bu konuyla ilgili değişik forumlarda değişik görüşler ileri sürülmektedir.Foton kuşağı nedir?Gerçek midir hayalmidir?Bu konuyu daha çok newage çevreleri seslendirmektedir.Bu konuyla ilgili görüşlerinizi öğrenebilirmiyim?
YS'nin cevabı:
Sayın Ebru Hanım, bir başka okuyucumuzun da sorduğu benzer soruya mail yoluyla verdiğimiz cevap aşağıdadır. Sitemize gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederiz.
'Foton kuşağı' ile ilgili olarak, 'Yeniçağ dinini' (Newage) savunan sitelerde dolaşan bir yazı konusunda görüşümüzü soruyorsunuz.
Bizimde bildiğimiz 'konuya' gelince, bu konunun analizi, ne bu cevap yazımızın kapsamına, nede başka bir makalenin kapsamına girecek boyuttadır. Konun kapsamı, bağlamı ve propaganda amaçlarını açıklamak, bu formun boyutlarını aşar. Bu konuyla ilgili 'anahtar kavramlar' dan bir kısmını sıralayacak olursak; meselenin boyutları ortaya çıkacaktır:
'İblis ve ordusunun insanlığı ele geçirme ve Dünya gezegenini kontrol altına alma projesi: Anti-krist(Deccal), Sahte Deccal, İblisin elçileri(medyumlar), Yeniçağ hareketi(dini), ışık işçileri, yeni enerji, eski enerji, reankarnasyon, boyut atlama, Ruh enerjisi(şeytani enerji), Büyük Ruh(İblis), Baş melek Mikail(melek Mikail postuna bürünmüş İblis), Uzaylılar(şeytanlar-cinler), Birin oğulları(İblisin oğulları), Ruhsal hiyerarşi(İblisin ordusu), Dünya cenneti, Altın çağ, Matrix filmi, Yüzüklerin efendisi filmi, Foton kuşağı vs'
'Foton kuşağı' iddiasını ortaya atan ve beyinleri, 'bulanık propaganda'yla kontrol etmeye çalışan bu kaynaklardır. Bu konu, bilimsel olarak kanıtlanmamış bir konu olmasına rağmen, kısmi bir gerçeklik içerebilir. Zira İblisin, tüm bilgi ve kavramları, Allah'tan çalınmıştır. İblis'in, Adem ve soyunu saptırmak için yaptığı şey, 'Allah'a ait olan gerçekleri ters yüz etmektir. 'Adem'e ve Havva'ya yaklaşarak, onlara cennette kalıcılık(meleklik) vaat etmiştir. Bugünde, elçileri(medyumlar) aracılığıyla, insanlığa aynı şeyi vaat ediyor: Melek olma, Reankarne olma, boyut atlama, DNA'nın açılması, yeni bir bilinç, telepati, psişik yetenekler vs.
İblis ve ordusunun avlama yöntemlerinin esası şudur: 1. Allah'tan çalınmış gerçeklerden yalan bir bina inşa etmek. 2. Hakla(gerçekle), batılı yer değiştirmek, karanlığı ışık, ışığı karanlık yapmak.3.Yalan ve yaldızlı sözlerle insan hissiyatını okşamak. Allah'ın kendisine teslim olanlara ve elçilerine vaat ettiği kurtuluş, müjde ve lütuflarını, kendisine teslim olan yandaşlarına vaat etmek. 4. İnsanların gururunu okşayarak hayallendirmek. 5. Yular taktıktan sonrada, insanın kendisinin melek boyutunda olduğunu veya ilah(tanrı) olduğunu telkin etmek. 'Foton kuşağı', karışık ve 'bulanık propaganda'sı da bu çerçevede bir manipülasyondur.
'Foton kuşağı' iddiasında bir gerçeklik şu olabilir: Allah, Kur'an da iki saatten söz ediyor. Birinci saat(kıyamet). İkincisi ise daha yaygın ve uğrayıcı saat(evrenin yeniden yaratılmak üzere çöküşü-fiili kıyamet). Birincisindeki önemli alametlerden biriside, Güneş'in batıdan doğması, gecenin ve gündüzün normal dışı uzaması olarak zikredilir. Kur'an da şöyle ifade edilir:
'O Allah ki Ondan başka ilah yoktur. Dünya'da da, Ahirette de Hamd(övgü) Onadır. Ve hüküm Onundur, dönüşte Onadır.
Deki: 'Görmüyor musunuz, Allah geceyi, üzerinize kıyamete doğru devamlı kılsa, Allah'tan başka hangi ilah, size ziyayı(ışığı) getirecektir, işitmiyor musunuz?
Deki: 'Görmüyor musunuz, Allah gündüzü üzerinize kıyamete doğru devamlı kılsa,
Allah'tan başka hangi ilah, size dinleneceğiniz geceyi getirecektir. Görmüyor musunuz?
[Kassas(28)/70-72]
İbni Abbas'tan şöyle rivayet edilir:
'Allah'ın kölelerini tövbeye çağıracağı vakit geldiğinde, yeryüzünde günahkarlar ve günahlar çoğalır. Hayırlı işler işleyen kalmaz, yeryüzünde kötülük çoğalır ve yayılır. Kötülükten men eden de kalmaz. Yeryüzünün hali bu şekli aldıktan sonra, Güneş ve Ay üç gün doğmaktan alıkonur. O gecenin uzunluğunu, ancak geceleri ibadet edenler bilirler. O zaman, İslam yurtlarının her birinde, böyle gece ibadet edenlerden az sayıda bir topluluk kalmış olur.
Yeryüzünde yaşayanlar, Güneş'in ve Ay'ın adet üzere doğduğu yerden doğacağını beklerken, kafalarının arka tarafından batıdan doğduklarını görürler. Simsiyah ve tortop olarak doğan Güneş ve Ay, tutulma sırasında olduğu gibi ışıksız ve nursuzdur. Bunun üzerine, yeryüzünde yaşayanlar, bağırıp çağırmaya başlarlar. Herkes karşılaştığı bu dehşetli hal ile meşgul olur.
Bunun üzerine, Übey bin Ka'b şöyle der: 'Ey Allah'ın elçisi! Anam, babam sana feda olsun, bundan sonra Güneş ile Ay'ın ve Dünya ile halkının hali ne olacaktır?'
Allah'ın Elçisi, Ka'b'e şu cevabı verir: 'Ey Ubey, Güneş de Ay da bu hadiselerden sonra, tekrar aydınlık ve nur giysilerini giyerek, eskiden olduğu gibi doğacak ve batacaklardır. İnsanlara gelince dünyalarını onarmaya başlarlar. Kanallar kazarlar, ırmaklar akıtırlar, yapılar yaparlar. Fakat Dünya'nın ömrü kısa olup; sur'un üfürülmesi(fiili kıyamet) ile Güneş'in batıdan doğmasına kadar geçen müddet, yeni doğan bir at yavrusunun binilecek kadar büyümesi için kafi gelmez.'
(Kaynak: Taberi, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi C.1, MEB Yy.)
Not: Aşağıdaki hadis kaynaklarıda incelenebilir.
.
Sahih-i Buhari, C.14 s.6426, s.3017.
Tirmizi,Fiten,C. 4,s.59.
İbn-i Mace, C.10,s.309.
Sahih-i Müslim, C.3 s.718
Ebu Davud, C.14 s.439
Elinize sağlık, çok faydalı ve güzel bir site yapmışsınız. Hayırlı olsun.
Bilimsel siteniz için teşekkürler. Başarılar dilerim. Sitenizin efektleri guzel. Sade yapıda.
Güzel bir derleme olmuş.Elinize sağlık.Günümüz Türkiye sinde darwinin arkasından üretmeden hazır kalıpların peşinden koşmaya alışmış sözde bilimle uğraşan TUBİTAK,YÖK vb kurumların yapması gerekeni siz yapmışsınız.Bilimde derinleştikçe Allah a yaklaşan bilim adamları,bilimden uzaklaştıkça inkar eden zavallıların makamlarını görse hayretler içersinde kalır.
sitedeki yazılar oldukça bilimsel.Ancak sık başlıklar ve anlaşılır bir dil kullanılması dikkatimi çekti.Benzer konuları bilim teknikten okuyunca anlamakta zorluk çekiyorum.Bu açıdan tebrik eder,site çalışanlarına başarılar dilerim.Daha incelemeye devam ediyorum.Daha sonra görüşmek üzere,sağlıcakla kalın.
Şimdiye kadar bölye bilimsel, ciddi bir siteyle karşılaşmadım. Özellikle bilimle Kur'an arasında linklerle verdiğiniz bağlantı oldukça şaşırtıcı. Sitenizi izliyorum, başarılar dilerim.