YÜCE RABBIM BU SITEYI YAPANDAN RAZI OLSUN.GOOGLE DA ARAMA YAPARKEN TESADÜFEN BULDUM VE CIKMAK ISTEMIYORUM.MÜSAIT OLDUGUM SÜRECE BURADAKI KONULARDAN IBRET VE FEYZ ALMAYA DEVAM EDECEGİM...
Siteniz gercekten cok güzel.Bu siteye ilk defa giriyorum.Butün merak ettiğim konuları öğrendim sadece şu karadelik aklımı karıştırdı. Nasıl olurda insan onun içine girerken uzar ve karadeliğin içinde yaşam varmı?
YS: Sayın okuyucumuz, karadelik yazımızı tekrar okursanız, sorularınızın cevaplarını orada bulursunuz. Ancak anlaşılması öyle kolay bir mesele değildir. Verilecek her cevap, başka soruları davet edecektir. Yinede sorularınıza cevap teşkil eden bir bölümü, karadelik yazısından tekrar dikkatinize sunuyoruz. İlginiz için teşekkür ederiz:
"Karadeliğe düşen bir madde ve astronot için, zamanın başlangıcı değil, zamanın sonudur. Bu karadelik tekilliğinde, fizik yasalarını ve bu yasalara dayanarak, geleceği tahmin etmek imkânsızdır. Bu tekillikte, madde gibi, zamanda son bulmaktadır.
Hiçbir parçacık, hatta fotonlar, ışık ışımasını oluşturan parçacıkların kendileri de, bu kütlesel çekime tabii olduklarından, dışarı kaçamazlar. Ne karadeliğin olay ufkuna giren bir gök cismi veya parçacık, nede karadeliğe dönüşen yıldıza ait parçacık, artık karadeliği terk edemez.
Gerçekte, karadeliğe düşen astronot, ayaklarından çekilerek, önce iplik gibi uzayacaktır. Astronotun, karadelikten kurtulması için, ışıktan daha hızlı hareket etmesi gerekir. Adeta astronot, 'iplik', karadelikte, 'iğnenin deliği' olmuştur. Sonuçta, birkaç saniye içerisinde, paramparça olacaktır. Başındaki ve ayağındaki kütlesel çekim arasındaki farkla, çekilerek iplik gibi uzar ve parçalara ayrılır. Vücudunu oluşturan parçacıklar bile, hayatta kalamaz.
Öyleki, astronot, bu tekillikte, moleküllere; molekül, atomlara ve atomlarda, çekirdeklere parçalanacak. Hatta çekirdekleri ve tüm atom altı parçacıkları da, parçalanacak ve ezilecektir. Neredeyse ezilmenin sonu yoktur.
Bu tekillikte, bilgi de yok olmaktadır.'Bilginin korunduğu' fizik prensibi gibi, diğer fizik yasaları da, burada işlememektedir."
Arkadaşlar, benim bir sorum olacak.
Buzulların, dipte kalan kısmınınn eridiği bilinmektedir.Bunun sebebi nedir?
Sayın Emrah,
Sorunuzun cevabı:
Buzulların alt kesimlerinde temele uyguladıkları basınç, buz kütlesinin yüksekliği nedeni ile çok büyüktür. Basınç arttıkça erimenin de artması ile, buzulun alt kesimlerinde buz eriyebilir ve bir yağ gibi kaydırıcı etkisi olan bir su tabakası oluşabilir.
Bu suyun oluşumu, donma noktasının altında sıcaklıklarda dahi olabilir buz pateninde, patenin altındaki ince çelik sırtın buzda yaptığı büyük basınçla buzu eritmesi ve kayma olması gibi.
Kaynak:
Kadir Dirik,Fiziksel jeoloji II Ders Notları, Buzullar, 2006
Rabbim, her yoluyla biz insanlığın gözünü açmaya ve bizi, o gün gelmeden uyandırmaya çalışıyor. Bu, kimi zaman sizin gibiler vasıtasıyla, kimi zaman yarattığı eserleriyle, kimi zamanda gazabıyla oluyor. Rabbim, bizi, o gün gelmeden uyananlardan eylesin inşallah.
Bugün Hürriyet gazetesinde, Etna yanardağı ile ilgili habere Pompei'den bahsedilen bir bölüm eklenmişti. Konu ilgimi çekti. İnternette arama yaptım ve bu site(yaklaşansaat) karşıma çıktı. Üstelik bir şey farkettim, eğer hürriyet gazetesi aynı kaynaktan almadıysa, gazetede yazılanlar birebir bu siteden(yaklaşansaatten) alınmıştı. Bunu yazmamın nedeni, başka bir mesajda da belirtildiği gibi, bu siteyi hazırlayan yazar isimlerinin bulunmaması. Sebebi çoğu bilginin bizzat Kur'an-ı Kerim'den alınıyor olması da olabilir, herhalde.
Ama bütün bu gevezeliğim bir tarafa; geliştikçe daha da güzelleşecek çok faydalı bir site olmuş. Emek verenlerin ellerine sağlık. Allah razı olsun.
Yorulmadan devam etmenizi diliyorum..
Allah razı olsun. Gerçekten hoş bir site olmuş. Bende tam bu tip bilgileri arıyordum. İnşallah diğer kısımların da tamamlanması dileğiyle... Başarılar..
Bu sitenin varlığından yeni haberdar oldum. Konular ve işleniş yönleri çok ilginç aradığım bazı bilgileri eksiksiz buluyorum. Yalnız bu siteyi kim hazırlıyor ve kimler ilgileniyor yani siteyle ilgili fazla bilgi yok. Lütfen bunları belirtirseniz sevinirim hem de güvenimiz artar.
*Uyanın! Küresel felaket geliyor. Dünyamızda, küresel ısınmaya yol açan gaz oluşumu, son 20 yıl içinde inanılmaz derecede artarak 650.000 yılda oluşan miktarı geçti. Son 100 yıl içindeki ısı artışı ise son 200. 000 yılın ısı artışına ulaştı. Küresel ısınmaya yol açan bu hızlı artış ne anlama geliyor? Küresel ısınmanın acımasız sonuçları ise kuraklık, susuzluk, açlık, kıtlık, doğal afetler, salgın hastalıklar... Bunların hepsi birer sonuç değil mi? Bu açık ve basit gerçeği yorumlayacak akıl ve önseziyi mi yitirdik?
* Bütün çabalar şu gerçeği gizlemeye yönelik:
Tüketim toplumu olma kişilerin özgür seçimi değil, dayatılan küresel yaşam tarzının amacı ve sonucu! Asıl gizleme ve koruma ise küresel yaşam tarzını ve bunun mimarları olan küresel şirketleri unutturma üzerine kurulu.
*Sorunu yaratanlar çözümü de dayatıyor. Çözümün öncülüğünü de yine onlar yapıyor. Kirlettikleri dünyada pislik kendilerine bulaşınca hemen harekete geçtiler. Sabahtan akşama konser vermekle, şarkı söylemekle, şaklabanlık yapmakla küresel ısınma azalmıyor. Önce bu zevatın özel uçak saltanatından vazgeçmesi gerekiyor. Tercüme aydınlarımız ise onlardan gelen her mesajı en ince ayrıntısına kadar beynimize kazımakla meşgul. Şimdi de diş fırçalarken akıttığımız suya, aydınlanmak için kullandığımız lambaya göz diktiler. Dünyayı asıl kirleten ve kaynaklarını tüketen kim? Binlerce yılda yetişen Brezilya'nın balta girmemiş ormanlarını, dev ağaçlarını acımadan buldozerlerle talan eden ve küreselleşme masalıyla dünyanın öbür ucuna satan anlayış, bu ağaçların küresel ısınmanın sigortası olduğunu bilmiyor mu?
*Bu vahşi yaşam tarzı yüzünden dünyamız hızla kirleniyor ve hayatımızın en temel ihtiyacı olan oksijen maalesef azalırken karbondioksit hızla artıyor. Bundan 200 yıl önceye göre havadaki oksijen miktarı, günümüzde yarıya düşmüş bulunuyor. Büyük şehirler ve sanayi bölgelerinde ise durum daha da vahim. Bu olumsuzluklara rağmen oksijen barlarına takılma tarzında "sağlıklı yaşam" bilinci hızla yayılıyormuş(!). Bu bilince ulaşmış kitleler parayla oksijen soluma ayrıcalığına kavuşmuş bulunuyor, haberiniz olsun.
*Seks ve sefa turizmi uğruna dünyanın bir ucundan öbür ucuna her dakika kalkan devasa uçaklarla petrol tüketen ve gördüğü her şeyi iğfal eden anlayış her çeşit kirlenmenin asıl nedeni. Küresel ısınmanın önemli nedeni olan milyarlarca ton petrolü tüketen bu uçak ve gemilerin sayısı hızla artarken, su tasarrufu için klozetin su deposuna pet şişe yerleştirme gibi zırvalarla uğraşıyoruz. Gücümüz buna yetiyor.
*Öte yandan kişi başına bizden on misli fazla et tüketmekle övünen Batı ülkeleri, bizlere kırmızı et yemeyin diye öğütlüyor. Asgari kölelik ücretine mahkum ettiği ülkelerin et yiyecek hali mi kaldı? O masum hayvanları besihanelere hapseden, genetik ve hormonal yapısıyla oynayan ve sonra da bunların, küresel ısınmaya yol açan önemli oranda metan gazı ürettiğini keşfeden nasıl bir anlayış?
*Petrolü ele geçirmek için dünyayı cehenneme çeviren yok ediciler hangi yaşam tarzının temsilcisi? Aşırı enerji tüketerek küresel ısınmayı artıran modası geçmiş geri teknolojileri kar hırsıyla fakir ülkelere dayatan kim? Tertemiz suyumuzu kirleterek bizi susuz bırakan ve sonra da deniz suyunu arıtarak içirmeye çalışan nasıl bir anlayış? Hastalık üreten yaşam tarzının mimarları dünyayı kirletirken de, temizletirken de faturayı bize ödetiyor, parasını da cebe indiriyorlar. Hem kirlet hem kazan. Ne kadar adil değil mi?
Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap 9. Baskı, 2007
"27/07/07 istanbul" yazısındaki endişelere genel olarak katılmakla beraber,sitenin dünyamız sayfasında "bilim ve teknoloji"bölümündeki "İlim,Bilim,İnsan Bilgisinin Sınırları,ve İlmi Çalışmanın Prensipleri" başlıklı yazıları okuyunca,insan bu site için endişelenmeye gerek olmadığı kanaatine varıyor... şu ana kadar okuduğum bölümlerde anlatılan prensiplere aykırı herhangi bir şey görünmüyor...arkadaşa bu yazıyı okumasını tavsiye ederim....siteyi hazırlayanlarada çalışmalarından dolayı teşekkürler...bilimsel çalışmanın prensiplerinden taviz vermeyecekleri umuduyla.....
Bilimsel çalışmaları takip etmek, bilim kitapları okumak ve bilimsel konularda akıl yürütmek insanı ileri götürmekle, aydınlatmakla ve insanın hem kendisine hem de çevresine daha hayırlı olmasıyla sonuçlanır.
İslam'la ilgili birçok sitede bilimsel konular yanlış anlatılıyor, termodinamik yasası her kurama bağlanılmaya çalışılıyor, evrim çürütülmeye çalışılıyor, evrenin yoktan varedildiği söyleniyor, büyük patlamanın dinamit patlaması gibi bir hadise olduğu yazılıyor ve daha neler neler.
Umarım bu sitede bunları görmeyiz ve Müslüman kardeşlerimizi kandırmaya çalışmayan, bizi doğru bilgilerle aydınlatan yazılar okuruz.
Saygılarımla.
İnsanların her canlıdan alacağı dersler vardır. Karıncanın çalıskanlığı, Arının üretkenliği, Kelebeğin ise bir güne sığdırdığı kısacık hayatındaki tevekkülü ve yaşama sevinci. Yaradan'ın yarattığı herşeyde ibret vardır. Bakıpta görmesini bilen için ne mutlu ne güzeldir.
Arkadaşlar, eski dönemlerde bir olay olmuştu bir kavim iyice sapıtmış. Allah da, volkanı patlatarak onları; taş keserek cezalandırmıştı. O sapkınlık olayının adı neydi? Bilen varsa bana mail atabilir mi? Bu siteye şans eseri girdim, adrese mail atarsanız çok sevinirim.
YS : Sorunuz yeterince açık olmadığı için, söz ettiğiniz kavim ve helakı konusunda, birden fazla cevap sözkonusudur. Geçmişte bazı kavimlerin helakına volkanik patlama eşlik etmiştir. Lut kavmi(Sodom ve Gomora) gibi..Ancak burada söz konusu ettiğiniz kavmin, Roma ve patlayan volkanında Vezüv olduğunu sanıyoruz. Roma imparatorluğu yakın çağın en putperest imparatorluğudur. Vezüv yanardağının eteklerindeki Pompei şehri, Romalı yönetici-aristokrat ve zenginlerinin; sapkınlık,şımarıklık ve debdebe içinde yaşadığı;bağlar, bahçeler ve villalarla çevrili çok güzel bir yerdi. M.S. 79 da patlayan Vezüv yanardağı, bir kaç saat içinde kenti mezarlığa, orada yaşayan Romalıları da, tapındıkları putlarının benzeri taşlaşmış insanlara dönüştürdü.
Sitemizde Yanardağ(Volkanlar) bölümünü incelerseniz, sorunuzun cevabını ve pompei galerisinde şehir halkının nasıl taşlaştığını bulursunuz. Bugün maalesef herkesin bilmesi gereken yakın tarihin ibretli azabını, insanlar ya bilmiyor ya da bilmek; üzerinde düşünmek ve konuşmak istemiyor. Bu ise insanlığın geleceği bakımından ne yazik ki büyük bir talihsizliktir.
Siteniz gerçekten güzel olmuş. Hem
sayfalar,
hemde
içindeki konular titizlikle hazırlanmış.
Çok bilgilendirici. Keşke daha önceden bulsaydım.
Herkese iyi çalışmalar.
Merhaba
Güzel bir site hazırlamışsınız. Allah' tan başarılar dilerim. Sitenizin Eski kavimler
bölümünde, Barnaba İncili'nden Hz. İbrahim ile ilgili güzel bir alıntı
yapmışsınız. Bu İncil, diğerlerinden gercekten çok farklı ve bir çok konuda
Kur'an'la benzer olması, onu ilginç kılmaktadır. Ancak bu kitapta bazı sorunlar
görülmektedir. Bunlar da, bu eserin güvenirliği konusunda bazı tereddütler
doğurmaktadır. Bu yüzdende maalesef ciddi bir referans olarak kullanılmasına
engel teşkil etmektedir.Yoksa tek başına bu eser Hıristiyanlığı yola
getirmeye yeter. Güvenirliği konusunda ki zaaflar, özetle
şöyledir. Kitapta verilen yer isimleri, yanlış. Bazı para ve ölçü birimleri,
15.yüzyıla ait şeyler v.s.Ancak bir insan okuyunca ve mevcut İncillerle
karşılaştırılınca, bir çok konuda benzer ve daha açıklayıcı bilgilerle
dolu olduğunu görüyor. İnsan, şöyle düşünmeden edemiyor: Bu eserin, eldeki el
yazması, 15.yüzyıla ait. Bunu çoğaltan kişi tarafından, daha güçlü bir eser olması için bazı
ilaveler mi yapıldı acaba? Bu, Hıristiyanlıkta bir adettir. Sonunda esere, ait
olduğu ünlü kişinin adı verilir. Bu ilaveler çoğu zaman mevcut teolojik
görüşleri desteklemek adına olur. Samimi de olsa bu, işin aslını
bozar.Ama buradaki konular, mevcut Hıristiyan teolojisine(teslise)
terstir. Tabii, Barnaba, gercek bir havariydi ve onun ismini taşıyan bir
incilin varlığı kesindir.
Bu durumda, acaba bu eser, biri tarafından 15. yüzyılda çoğaltılırken
bazı ilaveler mi yapıldı? Kilise çevreleri, müslümanlığa geçen
bir papaz tarafından yazılmış olabilir diyerek, bu eseri reddediyor. Sonuçta, Hıristiyanlar için güvenilir bir kaynak olmaktan çıkıyor. Hiç bir müslüman
ilahiyatcı da, bunu eserlerinde kullanamıyor.Dileriz ki bu eser üzerinde, bir
akademisyen, çalışma yapar ve konuya açıklık
kazandırır.
Bir çok sitelerde "foton kuşağı" ile ilgili değişik yazılar dolaşmaktadır.Bu konuyla ilgili değişik forumlarda değişik görüşler ileri sürülmektedir.Foton kuşağı nedir?Gerçek midir hayalmidir?Bu konuyu daha çok newage çevreleri seslendirmektedir.Bu konuyla ilgili görüşlerinizi öğrenebilirmiyim?
YS'nin cevabı:
Sayın Ebru Hanım, bir başka okuyucumuzun da sorduğu benzer soruya mail yoluyla verdiğimiz cevap aşağıdadır. Sitemize gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederiz.
'Foton kuşağı' ile ilgili olarak, 'Yeniçağ dinini' (Newage) savunan sitelerde dolaşan bir yazı konusunda görüşümüzü soruyorsunuz.
Bizimde bildiğimiz 'konuya' gelince, bu konunun analizi, ne bu cevap yazımızın kapsamına, nede başka bir makalenin kapsamına girecek boyuttadır. Konun kapsamı, bağlamı ve propaganda amaçlarını açıklamak, bu formun boyutlarını aşar. Bu konuyla ilgili 'anahtar kavramlar' dan bir kısmını sıralayacak olursak; meselenin boyutları ortaya çıkacaktır:
'İblis ve ordusunun insanlığı ele geçirme ve Dünya gezegenini kontrol altına alma projesi: Anti-krist(Deccal), Sahte Deccal, İblisin elçileri(medyumlar), Yeniçağ hareketi(dini), ışık işçileri, yeni enerji, eski enerji, reankarnasyon, boyut atlama, Ruh enerjisi(şeytani enerji), Büyük Ruh(İblis), Baş melek Mikail(melek Mikail postuna bürünmüş İblis), Uzaylılar(şeytanlar-cinler), Birin oğulları(İblisin oğulları), Ruhsal hiyerarşi(İblisin ordusu), Dünya cenneti, Altın çağ, Matrix filmi, Yüzüklerin efendisi filmi, Foton kuşağı vs'
'Foton kuşağı' iddiasını ortaya atan ve beyinleri, 'bulanık propaganda'yla kontrol etmeye çalışan bu kaynaklardır. Bu konu, bilimsel olarak kanıtlanmamış bir konu olmasına rağmen, kısmi bir gerçeklik içerebilir. Zira İblisin, tüm bilgi ve kavramları, Allah'tan çalınmıştır. İblis'in, Adem ve soyunu saptırmak için yaptığı şey, 'Allah'a ait olan gerçekleri ters yüz etmektir. 'Adem'e ve Havva'ya yaklaşarak, onlara cennette kalıcılık(meleklik) vaat etmiştir. Bugünde, elçileri(medyumlar) aracılığıyla, insanlığa aynı şeyi vaat ediyor: Melek olma, Reankarne olma, boyut atlama, DNA'nın açılması, yeni bir bilinç, telepati, psişik yetenekler vs.
İblis ve ordusunun avlama yöntemlerinin esası şudur: 1. Allah'tan çalınmış gerçeklerden yalan bir bina inşa etmek. 2. Hakla(gerçekle), batılı yer değiştirmek, karanlığı ışık, ışığı karanlık yapmak.3.Yalan ve yaldızlı sözlerle insan hissiyatını okşamak. Allah'ın kendisine teslim olanlara ve elçilerine vaat ettiği kurtuluş, müjde ve lütuflarını, kendisine teslim olan yandaşlarına vaat etmek. 4. İnsanların gururunu okşayarak hayallendirmek. 5. Yular taktıktan sonrada, insanın kendisinin melek boyutunda olduğunu veya ilah(tanrı) olduğunu telkin etmek. 'Foton kuşağı', karışık ve 'bulanık propaganda'sı da bu çerçevede bir manipülasyondur.
'Foton kuşağı' iddiasında bir gerçeklik şu olabilir: Allah, Kur'an da iki saatten söz ediyor. Birinci saat(kıyamet). İkincisi ise daha yaygın ve uğrayıcı saat(evrenin yeniden yaratılmak üzere çöküşü-fiili kıyamet). Birincisindeki önemli alametlerden biriside, Güneş'in batıdan doğması, gecenin ve gündüzün normal dışı uzaması olarak zikredilir. Kur'an da şöyle ifade edilir:
'O Allah ki Ondan başka ilah yoktur. Dünya'da da, Ahirette de Hamd(övgü) Onadır. Ve hüküm Onundur, dönüşte Onadır.
Deki: 'Görmüyor musunuz, Allah geceyi, üzerinize kıyamete doğru devamlı kılsa, Allah'tan başka hangi ilah, size ziyayı(ışığı) getirecektir, işitmiyor musunuz?
Deki: 'Görmüyor musunuz, Allah gündüzü üzerinize kıyamete doğru devamlı kılsa,
Allah'tan başka hangi ilah, size dinleneceğiniz geceyi getirecektir. Görmüyor musunuz?
[Kassas(28)/70-72]
İbni Abbas'tan şöyle rivayet edilir:
'Allah'ın kölelerini tövbeye çağıracağı vakit geldiğinde, yeryüzünde günahkarlar ve günahlar çoğalır. Hayırlı işler işleyen kalmaz, yeryüzünde kötülük çoğalır ve yayılır. Kötülükten men eden de kalmaz. Yeryüzünün hali bu şekli aldıktan sonra, Güneş ve Ay üç gün doğmaktan alıkonur. O gecenin uzunluğunu, ancak geceleri ibadet edenler bilirler. O zaman, İslam yurtlarının her birinde, böyle gece ibadet edenlerden az sayıda bir topluluk kalmış olur.
Yeryüzünde yaşayanlar, Güneş'in ve Ay'ın adet üzere doğduğu yerden doğacağını beklerken, kafalarının arka tarafından batıdan doğduklarını görürler. Simsiyah ve tortop olarak doğan Güneş ve Ay, tutulma sırasında olduğu gibi ışıksız ve nursuzdur. Bunun üzerine, yeryüzünde yaşayanlar, bağırıp çağırmaya başlarlar. Herkes karşılaştığı bu dehşetli hal ile meşgul olur.
Bunun üzerine, Übey bin Ka'b şöyle der: 'Ey Allah'ın elçisi! Anam, babam sana feda olsun, bundan sonra Güneş ile Ay'ın ve Dünya ile halkının hali ne olacaktır?'
Allah'ın Elçisi, Ka'b'e şu cevabı verir: 'Ey Ubey, Güneş de Ay da bu hadiselerden sonra, tekrar aydınlık ve nur giysilerini giyerek, eskiden olduğu gibi doğacak ve batacaklardır. İnsanlara gelince dünyalarını onarmaya başlarlar. Kanallar kazarlar, ırmaklar akıtırlar, yapılar yaparlar. Fakat Dünya'nın ömrü kısa olup; sur'un üfürülmesi(fiili kıyamet) ile Güneş'in batıdan doğmasına kadar geçen müddet, yeni doğan bir at yavrusunun binilecek kadar büyümesi için kafi gelmez.'
(Kaynak: Taberi, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi C.1, MEB Yy.)
Not: Aşağıdaki hadis kaynaklarıda incelenebilir.
.
Sahih-i Buhari, C.14 s.6426, s.3017.
Tirmizi,Fiten,C. 4,s.59.
İbn-i Mace, C.10,s.309.
Sahih-i Müslim, C.3 s.718
Ebu Davud, C.14 s.439
Elinize sağlık, çok faydalı ve güzel bir site yapmışsınız. Hayırlı olsun.
Bilimsel siteniz için teşekkürler. Başarılar dilerim. Sitenizin efektleri guzel. Sade yapıda.
Güzel bir derleme olmuş.Elinize sağlık.Günümüz Türkiye sinde darwinin arkasından üretmeden hazır kalıpların peşinden koşmaya alışmış sözde bilimle uğraşan TUBİTAK,YÖK vb kurumların yapması gerekeni siz yapmışsınız.Bilimde derinleştikçe Allah a yaklaşan bilim adamları,bilimden uzaklaştıkça inkar eden zavallıların makamlarını görse hayretler içersinde kalır.
sitedeki yazılar oldukça bilimsel.Ancak sık başlıklar ve anlaşılır bir dil kullanılması dikkatimi çekti.Benzer konuları bilim teknikten okuyunca anlamakta zorluk çekiyorum.Bu açıdan tebrik eder,site çalışanlarına başarılar dilerim.Daha incelemeye devam ediyorum.Daha sonra görüşmek üzere,sağlıcakla kalın.
Şimdiye kadar bölye bilimsel, ciddi bir siteyle karşılaşmadım. Özellikle bilimle Kur'an arasında linklerle verdiğiniz bağlantı oldukça şaşırtıcı. Sitenizi izliyorum, başarılar dilerim.