Merhaba, ben seçil. Muhasebe sekreteriyim.
Sitenizdeki bir haber için, teşekkür etmek istiyorum. Ben, fazla makyaj yapan birisiydim. Sitenizdeki, makyaj malzemeleri ile ilgili yazıyı okuduktan sonra, makyajımı, %50ye indirdim. Sağlığımı, daha erken kurtarmama vesile olduğunuz için, çok teşekür ederim....
Merhaba, ben Dila. 20 yaşında bilime ve gündemdeki haberlere, önem veren birisiyim. Sitenizi, arkadaşım tavsiye etti. Sitenizi, diğer sitelerden ayırıyorum. Çünkü, her bilgiyi ayetlerle desteklemişsiniz. Doğrusu çok hoşuma gitti. Başarılarınızın devamını diler ve sizleri kutlarım.
Arkadaşlar ben 14 yaşındayım ve matematik hocası 'matematikdeki buluşlar' ödevini verdi. Yardımınızı bekliyorum .... Şimdiden teşekürler.
msn: citak_s.nur@hotmail.com
sifa_april_28@hotmail.com
m.a_nur_e.c@hotmail.com bu adreslerden bana ulaşabilirsiniz.
Gökyüzündeki bulutları görürsünüz. Çoğu zaman ipeksi bir yapıda görünürler. Siz, bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? Bulutlar, nelerden oluşur? Şimdiden teşekkür ederim.
YS:
Sayın Dila, sizler, bu ve benzeri konuları, kendiniz kaynaklardan rahatlıkla araştırabilirsiniz. Okuyucularımızın, her sorusuna cevap vermemiz, takdir edersiniz ki, elbette mümkün değil. Bunu anlayışla karşılayacağınızı umuyoruz. Ancak şimdilik, sorunuzu cevaplandırmaya çalışacağız:
Bulutlar, havadaki nemin yoğunlaşması sonucu ortaya çıkan atmosfer olaylarıdır. Yükselen hava akımlarının etkisiyle, ya da bir hava katının soğumasıyla oluşurlar. Farklı yüksekliklerde, atmosfer durumunun incelenmesi, çeşitli bulut tiplerinin tanınmasına yol açar. Bulutların sınıflandırılması, yükseltilerine göre yapılır. Her bir bulut tipinin, belli bir yükseltide bulunduğu, gözlemlerle anlaşılmıştır.
Sirrus Bulutları: Beyaz renkte, çok ince iplikler halinde veya dar şeritler şeklinde bağımsız bulutlardır. Görünümleri, lif veya ipek parlaklığındadır. Bu bulutlar genellikle, Sirro-kümülüs ve Alto-kümülüs bulutları ile Kümülo-nimbus bulutlarının, üst kısımlarından meydana gelir.
Sirruslar, troposfer katmanında 8000- 12000 m yüksekliklerde bulunurlar. Çok küçük buz kristallerinden oluşmuşlardır. Çünkü bu yüksekliklerde sıcaklık; -30 derece ile -50 dereceler arasında değişir.
Güneş ışınlarının, bu çok küçük buz parçacıklarında yansımasıyla, ipeksi görünürler. Aynı şekilde alt katmanlardaki çok küçük su damlacıklarının, Güneş ışınlarını yansıtmasıyla, bu alt katmanlardaki bulutlar da, pamuk gibi bembeyaz gözükürler.
Bulutların oluşmasının ana ilkesi; yükselme, soğuma ve yoğunlaşmadır. Ama her bulut, aynı değildir. Bulutlar, içinde taşıdığı su miktarı, toz parçacıkları, yüksekliği, doyma oranı gibi; birbirlerinden farklı özelliklere sahiptir.
Ancak zamanla, bu su damlacıkları, birleşip büyüdükçe, gelen ışığı daha az yansıtarak; koyu bir renk alırlar. Bu nedenle, alt katmanlarda daha fazla bulunan nem yüklü toz zerrecikleri, rüzgârlarla sürüklenip; daha büyük nem yüklü parçacıklara yoğunlaşıp, yağmur bırakırlar.
Her bulutun, belli bir taşıma kapasitesi vardır ve koyu renkli bulutlar ağırlaşmış bulutlardır. Bu tür bulutlar, yağmur bulutu olarak bilinirler. Yağmur bulutlarındaki su damlacıkları, bulutun altına toplandığından, bu tip bulutların alt kısımları, üst kısımlarına nazaran daha koyu renkte görünürler.
"Evrim Bilimcinin Kehanetleri Üzerine"
yazınızı okudum. Kişisel olarak hem evrim teorisi hem de hristiyanların futurist mantığı(!) çok hassas olduğum bir konudur. Sizler de, taraf tutmadan(din-bilim ile ilgili) çok güzel bir makale yazmışsınız. Her iki tarafın da, içinden çıkamayacak hal aldığı evrim teorisi ile ilgili yazılarınızı merakla bekliyorum.
Mevcut makalenizdeki bilim adamının, öne sürdüğü teorinin ise tamamen art niyetli bir görüş olduğunu düşünüyorum. İleride oluşabilecek iki tür insandan; zeki ve dominant olanla batılıları, aptal ve küçük olacaklarla da 3. dünya ülkelerini kastediyor. Bu bir paranoya değil, tam aksine, batının dünya insanlığı üzerinde oynadığı oyunların sonucudur.Çeşitli sebeplerle, değişik milletlerin ilik ve kan örneklerini toplayıp; gen dizilimindeki zayıf halkaları keşfedip daha kolay yönetilebilir insan ırkı için hormonal değişiklikler üzerine araştırmalar yapıyorlar.
Sözü geçen teorinin sahibi kişi, bunu bildiği için böyle bir düşünce geliştirmiş olmalı. Üstelik bunun, onbinlerce yıl sonra değil, çok uzak olmayan bir gelecekte -bir veya iki bin yıl ya da daha kısa süre içinde- olacağını düşünüyorum...
Sevgili yaklaşan saat ekibi "Dünya üzerinde canlılar ve canlılık" yazınızı bir solukta okudum. Daha önce bu konuda hiç bu kadar doyurucu ve kolayca anlaşılır bir araştırma yazısı okumamıştım. Hem heyecanım hem de Yaratıcı'ya olan inancım bir kat daha arttı. Emeği geçen herkese teşekkür ediyor, çalışmalarınızın devamını diliyorum.
Canlılar dosyanız gerçekten çok güzel olmuş. Maddeci ve Darvinci bilim dünyasının acizliğini, düştüğü çıkmazı; yine bilimin ışığında delilleriyle ortaya koymuşsunuz. Softa kafalı yaklaşımlarla bir şeye karşı olmak yetmiyor. Karşı olduğunuz yada inanmadığınız saçmalığı işte böyle kendi karanlığına yine kendi dayanaklarıyla beraber gömmek gerekiyor. Ne acıdır ki Türkiye'deki bilim çevreleri Canlıya can veren Yüce Yaradanı görmezlikten gelirken, bir kesimde onun karşısında olmaz böyle şey demekle yetiniyor. Siz bu yazınızla her iki kesime de çok iyi bir ders vermişsiniz. Çalışmalarınızın devamını dilerim.
Pompei halkı ile ilgili araştırma yaparken ulaştım siteye ve o günden sonra, sık kullanılanlar bölümünde, baş köşeyi aldı. Allah bu siteyi hazırlayanlardan razı olsun. Müthiş bir site.
YÜCE RABBIM BU SITEYI YAPANDAN RAZI OLSUN.GOOGLE DA ARAMA YAPARKEN TESADÜFEN BULDUM VE CIKMAK ISTEMIYORUM.MÜSAIT OLDUGUM SÜRECE BURADAKI KONULARDAN IBRET VE FEYZ ALMAYA DEVAM EDECEGİM...
Siteniz gercekten cok güzel.Bu siteye ilk defa giriyorum.Butün merak ettiğim konuları öğrendim sadece şu karadelik aklımı karıştırdı. Nasıl olurda insan onun içine girerken uzar ve karadeliğin içinde yaşam varmı?
YS: Sayın okuyucumuz, karadelik yazımızı tekrar okursanız, sorularınızın cevaplarını orada bulursunuz. Ancak anlaşılması öyle kolay bir mesele değildir. Verilecek her cevap, başka soruları davet edecektir. Yinede sorularınıza cevap teşkil eden bir bölümü, karadelik yazısından tekrar dikkatinize sunuyoruz. İlginiz için teşekkür ederiz:
"Karadeliğe düşen bir madde ve astronot için, zamanın başlangıcı değil, zamanın sonudur. Bu karadelik tekilliğinde, fizik yasalarını ve bu yasalara dayanarak, geleceği tahmin etmek imkânsızdır. Bu tekillikte, madde gibi, zamanda son bulmaktadır.
Hiçbir parçacık, hatta fotonlar, ışık ışımasını oluşturan parçacıkların kendileri de, bu kütlesel çekime tabii olduklarından, dışarı kaçamazlar. Ne karadeliğin olay ufkuna giren bir gök cismi veya parçacık, nede karadeliğe dönüşen yıldıza ait parçacık, artık karadeliği terk edemez.
Gerçekte, karadeliğe düşen astronot, ayaklarından çekilerek, önce iplik gibi uzayacaktır. Astronotun, karadelikten kurtulması için, ışıktan daha hızlı hareket etmesi gerekir. Adeta astronot, 'iplik', karadelikte, 'iğnenin deliği' olmuştur. Sonuçta, birkaç saniye içerisinde, paramparça olacaktır. Başındaki ve ayağındaki kütlesel çekim arasındaki farkla, çekilerek iplik gibi uzar ve parçalara ayrılır. Vücudunu oluşturan parçacıklar bile, hayatta kalamaz.
Öyleki, astronot, bu tekillikte, moleküllere; molekül, atomlara ve atomlarda, çekirdeklere parçalanacak. Hatta çekirdekleri ve tüm atom altı parçacıkları da, parçalanacak ve ezilecektir. Neredeyse ezilmenin sonu yoktur.
Bu tekillikte, bilgi de yok olmaktadır.'Bilginin korunduğu' fizik prensibi gibi, diğer fizik yasaları da, burada işlememektedir."
Arkadaşlar, benim bir sorum olacak.
Buzulların, dipte kalan kısmınınn eridiği bilinmektedir.Bunun sebebi nedir?
Sayın Emrah,
Sorunuzun cevabı:
Buzulların alt kesimlerinde temele uyguladıkları basınç, buz kütlesinin yüksekliği nedeni ile çok büyüktür. Basınç arttıkça erimenin de artması ile, buzulun alt kesimlerinde buz eriyebilir ve bir yağ gibi kaydırıcı etkisi olan bir su tabakası oluşabilir.
Bu suyun oluşumu, donma noktasının altında sıcaklıklarda dahi olabilir buz pateninde, patenin altındaki ince çelik sırtın buzda yaptığı büyük basınçla buzu eritmesi ve kayma olması gibi.
Kaynak:
Kadir Dirik,Fiziksel jeoloji II Ders Notları, Buzullar, 2006
Rabbim, her yoluyla biz insanlığın gözünü açmaya ve bizi, o gün gelmeden uyandırmaya çalışıyor. Bu, kimi zaman sizin gibiler vasıtasıyla, kimi zaman yarattığı eserleriyle, kimi zamanda gazabıyla oluyor. Rabbim, bizi, o gün gelmeden uyananlardan eylesin inşallah.
Bugün Hürriyet gazetesinde, Etna yanardağı ile ilgili habere Pompei'den bahsedilen bir bölüm eklenmişti. Konu ilgimi çekti. İnternette arama yaptım ve bu site(yaklaşansaat) karşıma çıktı. Üstelik bir şey farkettim, eğer hürriyet gazetesi aynı kaynaktan almadıysa, gazetede yazılanlar birebir bu siteden(yaklaşansaatten) alınmıştı. Bunu yazmamın nedeni, başka bir mesajda da belirtildiği gibi, bu siteyi hazırlayan yazar isimlerinin bulunmaması. Sebebi çoğu bilginin bizzat Kur'an-ı Kerim'den alınıyor olması da olabilir, herhalde.
Ama bütün bu gevezeliğim bir tarafa; geliştikçe daha da güzelleşecek çok faydalı bir site olmuş. Emek verenlerin ellerine sağlık. Allah razı olsun.
Yorulmadan devam etmenizi diliyorum..
Allah razı olsun. Gerçekten hoş bir site olmuş. Bende tam bu tip bilgileri arıyordum. İnşallah diğer kısımların da tamamlanması dileğiyle... Başarılar..
Bu sitenin varlığından yeni haberdar oldum. Konular ve işleniş yönleri çok ilginç aradığım bazı bilgileri eksiksiz buluyorum. Yalnız bu siteyi kim hazırlıyor ve kimler ilgileniyor yani siteyle ilgili fazla bilgi yok. Lütfen bunları belirtirseniz sevinirim hem de güvenimiz artar.
*Uyanın! Küresel felaket geliyor. Dünyamızda, küresel ısınmaya yol açan gaz oluşumu, son 20 yıl içinde inanılmaz derecede artarak 650.000 yılda oluşan miktarı geçti. Son 100 yıl içindeki ısı artışı ise son 200. 000 yılın ısı artışına ulaştı. Küresel ısınmaya yol açan bu hızlı artış ne anlama geliyor? Küresel ısınmanın acımasız sonuçları ise kuraklık, susuzluk, açlık, kıtlık, doğal afetler, salgın hastalıklar... Bunların hepsi birer sonuç değil mi? Bu açık ve basit gerçeği yorumlayacak akıl ve önseziyi mi yitirdik?
* Bütün çabalar şu gerçeği gizlemeye yönelik:
Tüketim toplumu olma kişilerin özgür seçimi değil, dayatılan küresel yaşam tarzının amacı ve sonucu! Asıl gizleme ve koruma ise küresel yaşam tarzını ve bunun mimarları olan küresel şirketleri unutturma üzerine kurulu.
*Sorunu yaratanlar çözümü de dayatıyor. Çözümün öncülüğünü de yine onlar yapıyor. Kirlettikleri dünyada pislik kendilerine bulaşınca hemen harekete geçtiler. Sabahtan akşama konser vermekle, şarkı söylemekle, şaklabanlık yapmakla küresel ısınma azalmıyor. Önce bu zevatın özel uçak saltanatından vazgeçmesi gerekiyor. Tercüme aydınlarımız ise onlardan gelen her mesajı en ince ayrıntısına kadar beynimize kazımakla meşgul. Şimdi de diş fırçalarken akıttığımız suya, aydınlanmak için kullandığımız lambaya göz diktiler. Dünyayı asıl kirleten ve kaynaklarını tüketen kim? Binlerce yılda yetişen Brezilya'nın balta girmemiş ormanlarını, dev ağaçlarını acımadan buldozerlerle talan eden ve küreselleşme masalıyla dünyanın öbür ucuna satan anlayış, bu ağaçların küresel ısınmanın sigortası olduğunu bilmiyor mu?
*Bu vahşi yaşam tarzı yüzünden dünyamız hızla kirleniyor ve hayatımızın en temel ihtiyacı olan oksijen maalesef azalırken karbondioksit hızla artıyor. Bundan 200 yıl önceye göre havadaki oksijen miktarı, günümüzde yarıya düşmüş bulunuyor. Büyük şehirler ve sanayi bölgelerinde ise durum daha da vahim. Bu olumsuzluklara rağmen oksijen barlarına takılma tarzında "sağlıklı yaşam" bilinci hızla yayılıyormuş(!). Bu bilince ulaşmış kitleler parayla oksijen soluma ayrıcalığına kavuşmuş bulunuyor, haberiniz olsun.
*Seks ve sefa turizmi uğruna dünyanın bir ucundan öbür ucuna her dakika kalkan devasa uçaklarla petrol tüketen ve gördüğü her şeyi iğfal eden anlayış her çeşit kirlenmenin asıl nedeni. Küresel ısınmanın önemli nedeni olan milyarlarca ton petrolü tüketen bu uçak ve gemilerin sayısı hızla artarken, su tasarrufu için klozetin su deposuna pet şişe yerleştirme gibi zırvalarla uğraşıyoruz. Gücümüz buna yetiyor.
*Öte yandan kişi başına bizden on misli fazla et tüketmekle övünen Batı ülkeleri, bizlere kırmızı et yemeyin diye öğütlüyor. Asgari kölelik ücretine mahkum ettiği ülkelerin et yiyecek hali mi kaldı? O masum hayvanları besihanelere hapseden, genetik ve hormonal yapısıyla oynayan ve sonra da bunların, küresel ısınmaya yol açan önemli oranda metan gazı ürettiğini keşfeden nasıl bir anlayış?
*Petrolü ele geçirmek için dünyayı cehenneme çeviren yok ediciler hangi yaşam tarzının temsilcisi? Aşırı enerji tüketerek küresel ısınmayı artıran modası geçmiş geri teknolojileri kar hırsıyla fakir ülkelere dayatan kim? Tertemiz suyumuzu kirleterek bizi susuz bırakan ve sonra da deniz suyunu arıtarak içirmeye çalışan nasıl bir anlayış? Hastalık üreten yaşam tarzının mimarları dünyayı kirletirken de, temizletirken de faturayı bize ödetiyor, parasını da cebe indiriyorlar. Hem kirlet hem kazan. Ne kadar adil değil mi?
Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap 9. Baskı, 2007
"27/07/07 istanbul" yazısındaki endişelere genel olarak katılmakla beraber,sitenin dünyamız sayfasında "bilim ve teknoloji"bölümündeki "İlim,Bilim,İnsan Bilgisinin Sınırları,ve İlmi Çalışmanın Prensipleri" başlıklı yazıları okuyunca,insan bu site için endişelenmeye gerek olmadığı kanaatine varıyor... şu ana kadar okuduğum bölümlerde anlatılan prensiplere aykırı herhangi bir şey görünmüyor...arkadaşa bu yazıyı okumasını tavsiye ederim....siteyi hazırlayanlarada çalışmalarından dolayı teşekkürler...bilimsel çalışmanın prensiplerinden taviz vermeyecekleri umuduyla.....
Bilimsel çalışmaları takip etmek, bilim kitapları okumak ve bilimsel konularda akıl yürütmek insanı ileri götürmekle, aydınlatmakla ve insanın hem kendisine hem de çevresine daha hayırlı olmasıyla sonuçlanır.
İslam'la ilgili birçok sitede bilimsel konular yanlış anlatılıyor, termodinamik yasası her kurama bağlanılmaya çalışılıyor, evrim çürütülmeye çalışılıyor, evrenin yoktan varedildiği söyleniyor, büyük patlamanın dinamit patlaması gibi bir hadise olduğu yazılıyor ve daha neler neler.
Umarım bu sitede bunları görmeyiz ve Müslüman kardeşlerimizi kandırmaya çalışmayan, bizi doğru bilgilerle aydınlatan yazılar okuruz.
Saygılarımla.
İnsanların her canlıdan alacağı dersler vardır. Karıncanın çalıskanlığı, Arının üretkenliği, Kelebeğin ise bir güne sığdırdığı kısacık hayatındaki tevekkülü ve yaşama sevinci. Yaradan'ın yarattığı herşeyde ibret vardır. Bakıpta görmesini bilen için ne mutlu ne güzeldir.