Gerçekten çok teşekkür ederiz böyle bir site hazırladığınız için..şeytanın bütün planını deşifre etmişsiniz..ben şimdi daha iyi anlıyorum sizi... cok üzülüyorum ve sinirleniyorum ama elimden bir şey gelmiyor bu şeytani güçlere karşı...olsun Allah var gam yok demişler..Sevgilerle....
Allah zamanı yaratmıştır; evren ve içindeki her şey bu zamana tabidir. Bununla beraber zamanı anlamak hatta tanımlamak bile zordur. Zaman konusunda binlerce yıldır birçok farklı fikir öne sürülmüş ve farklı felsefeler ortaya çıkmıştır. Ancak bilimsel gelişmeler bu felsefelerin çoğunun üzerini çizmiştir. Geçtiğimiz yüzyılda Einstein'ın ulaştığı rölativite yasası, zamanın düşünülenden çok daha komplike olduğunu ortaya koymuştur. Rölativite, zamandan ayrı 3 boyutlu uzay olarak modellenen evrenimizin aslında zamanı dokusunda barındıran 4 boyutlu uzay-zaman olduğunu söylemektedir. Aşağıdaki alıntıda geçtiği gibi rölativite yasasının çıkış noktası zamanın rölativistik yani göreli olduğudur; ki bu gerçeği Kuran 1500 yıl öncesinden bildirmiştir. İşte Yaklaşan Saat sitesindeki Büyük Patlama yazısından bir bölüm:
"Kur'an'da "özel rölativite (görecelik)" teorisinin özüne de işaret eden ayetleri açıkça görmekteyiz. "Özel rölativite"ye göre zaman, hareket, kütle, uzunluk izafidir. ... Teorinin özü şudur:
...
2) Bizim evrenimiz için ışık hızı, sınır-limit hızdır. Newton'un "mutlak zaman" kavramı yoktur, zaman izafidir ve hızla bağıntılıdır, yani izafidir. "Aynı anda" kavramı, gözlemciden gözlemciye değişir, izafidir.
3) Cisimler hızlandıkça, zaman cisim için daha yavaş akmaya başlar, ışık hızına ulaşıldığında zaman durur.
...
İşte zamanın, hıza bağlı olarak değiştiğine işaret eden ayetler:
Melekler ve Ruh(Cebrail), O'na (Allah'a), miktarı 'elli bin yıl' olan 'bir gün'de yükselir.
[MEARİC (70)/ 4]"
Diğer sorunuza gelince, Allah evrenleri yoktan var etmiştir. Yaratmayı çağrıştıran "yokluktan evren çıkar" ifadesi ateist bilimcilerin kullanmaktan kaçınacağı bir ifadedir. Özellikle Büyük Patlamanın keşfinden sonra yaratma ile karşı karşıya gelen bilimciler, içinde Tanrı'nın olmadığı bir izah bulmak için çırpınagelmişler ve Tanrı'yı kabul etmek zorunda kalmamak için savaşacakları 4 hedef belirlemişlerdir:
"Boşluk denen alan, gerçekte boşluk değil, "yoğun sanal melekut alanı"dır. Bu alanda bilimin kuşatamadığı müthiş bir hareketlilik ve sürekli bir yaratım gerçekleşmektedir. Bu sanal parçacık ve enerji alanı, gerçek madde parçacıklarını içermese de, "sürekli sanal melekut-enerji alanı"dır. Boşlukta meydana gelen bir sanal parçacık ve anti parçacık çifti, 10^-21 saniye gibi kısa sürede yaratıma katkıda bulunur ve sonra birbirlerini yok ederek enerjiye dönüşürler. Ve bilinen tüm fizik bilimi, bu enerjiyi izole etmekten ve mutlak boşluk oluşturmaktan acizdir."
Sonuç olarak Yaklaşan Saat sitesindeki yazıları okumanız ve belgeselleri izlemeniz halinde sorularınızın çoğuna cevap bulabileceğiniz kanaatindeyim.
EyvAllah hocam Allah Teala sizden razı olsun. Hocam benim bir sorum daha var cevaplarsanız sevinirim. Hocam zamanın a teorisinde benim bildiğim geçmişe gidemeyiz fakat b teorisinde galiba gidebiliriz, tam emin değilim o konuda fakat zamanın b teorisinin çıkmazlarını anlatırmısınız hocam. Hocam bir de internette bilerek terminoloji hataları yapan ateistleri görüyorum, haşa yokluktan evren çıkar diyorlar fakat yokluk dedikleri şeyin aslında kuantum vakumu olduğu ortaya çıkıyor(Lawrence Krauss gibileri bilerek bunu yapıyor), Kuantum dolanıklıkda da bu dolanık durum geçmişi etkileyebiliyor gibi söylemler var, bunlar basit popüler literatür hatası mı(terminoloji) yoksa cidden geçmişi etkiliyor mu?(Popüler literatürden kastım, süper pozisyon halinde bir elektron düşünelim bu elektron 50 olasılıkla saat yönünde, yüzde 50 olasılıkla saat yönünün tersine dönüyor buna çoğu kimse hem sağa hem sola dönüyor diyor, bu aslında yanlış bunun doğru izahı ya sola ya da sağa dönüyordur çünkü aynı anda hem sağa hem sola bir şey dönemez. Burdaki hem sağa hem sola olayı gibi bir söylem mi var acaba kuantum dolanıklık geçmişi etkiler derken.) Cevaplarsanız sevinirim hocam.
Bu sorunuz Sonsuz Yüce Allah'ı iyi tanıyan İblis'in dahi sormayacağı; ancak ğafil insanlara sordurup güleceği bir sorudur. Allah sonsuz yücedir, yarattıklarına benzemez, yarattıkları da O'na benzemez. Bunun aksini söylemek şirktir, küfürdür, Sonsuz Yüce Allah'a saygısızlıktır. Hiçbir şey O'nun gibi olamaz. Bence siz bir şey öğrenecekseniz egzotik parçacıkların peşine düşeceğinize 'Allah kimdir?' önce onu anlayın.
Allah'ın sonsuz yüceliğini anlatmaya ne kelimeler yeter ne de sahifeler ancak ben sorunuzdan utandım ve Yaklaşan Saat'teki "Büyük Patlama Evren Teorileri ve Kur'an Evreni" yazısından bir bölümü aşağıya ekliyorum:
"Allah; yarattığı meleklere-ruhlara, alemlere (varlıklara-enerjilere) benzemeyen; bizatihi var ve tam olan; Kur'an'da kendisini tanımlayan en güzel isimleri sonsuz yücelikte olan; tüm evrenleri, boyutları ve zamanı yaratan; sonsuz boyutlu; sonsuz hıza sahip; her an her yerde olan; sonuçları, sebeplerden önce bilen; geçmişi, şimdiyi ve geleceği aynı anda bilen; her şeyi bir şey gibi gören ve kuşatan; her şeye Latif sıfatıyla nüfuz eden; varlığını ve gücünü hiçbir şeye-kimseye muhtaç olmayan; ezeli ve ebedi; sonsuz akıl ve güç sahibi; ruhları-melekleri, maddenin bilinçli en temel yapıtaşı olup madde olmayan "melekut"u; maddeyi, galaksileri, evrenleri, canlıları ve evrimlerini, mikro-makro her şeyi, en güzel ve en mükemmel şekilde yaratan-yaşatan-öldüren; sorumlu varlıkları tekrar kaldırıp sorgulayacak ve cennet-cehennemle karşılıklarını verecek olan Allah.
Allah'ın sonsuz yüceliğini anlatmaya ne kelimeler yeter ne de kitaplar..."
Hocam Selamun Aleyküm, hocam benim bir sorum saha var cevaplarsanız sevinirim. Hocam takyonlar ve diğer kuantum parçacıklar Allah Teala gibi zamandan ve mekandan münezzeh midir?
Selamlar sayın form ailesi ...Mutmain olmuş nefs ve hidayet hakkında bir yorum yapabilirseniz sevinirim...internetten araştırıyorum ama sizin fikirleriniz olmadan içim rahat etmiyor...şimdiden teşekkürler herkese...Selam ve dua ile Sevgilerle...
Takyonlar ışıktan hızlı hareket eden hipotetik parçacıklardır. Evren modelleri takyonlara izin vermektedir ancak bu parçacık deneysel olarak gözlemlenmemiştir. Işıktan hızlı hareket ettikleri için nedenselliği ihlal edebilecekleri düşünülmektedir.
Yaklaşan Saat'in "BÜYÜK PATLAMA, EVREN TEORİLERİ VE "KUR'AN EVRENİ" yazımızın; "BOŞLUK ENERJİSİ-KARANLIK ENERJİ" = "MELEKUT ALAN ENERJİSİ"DİR" bölümünde takyonlarla birlikte parçacık olmayan aparçacıkların nasıl melekutu tanımladığı anlatılmaktadır. İlgili bölümden bir kesit:
"...Prof. Dr. Howard Georgi ise kuantum parçacıklarından farklı olan, parçacık olmayan, ışıktan hızlı "aparçacıklar"dan söz ediyor. Georgi'nin denklemlerinden çıkan bu sonuç, bizim "melekut alanı", "melekut parçacığı" diye nitelendirdiğimiz sanal alanı ve bu alana ait parçacıkları tanımlamaktadır. Sicimcilerin de denklemlerinde karşılaştıkları "takyon-melekut parçacığı", yine bu gerçeğe ışık tutmaktadır. İşte Harvard Üniversitesi fizikçisi Prof. Dr. Howard Georgi'nin elde ettiği sonuçlar ve hayretamiz ifadeleri:
"Parçacık olmayan (aparçacık); kimlik değiştirebilir, ışıktan hızlı gidebilir ve normal parçacıkların bir bileşenine dönüşebilir. Onlar, bizim alışkın olduğumuz hiçbir şeye benzemiyor. Parçacık olmayanlar, insanları etkiliyor, çünkü onlar şimdiye kadar görülen hiçbir şeye benzemez. Çünkü onlar, şu ana kadar bilinen her şeyden farklıdırlar. Bu sonuca varınca, deli olduğumu düşündüm. Parçacık olmayanlar, bizi hemen hayrete düşürmelidir. Sadece küresel çabanın ilerlemesine yardım edeceği veya Standart Modeli değiştireceği için değil; ancak maddeyi ve maddeler arası ilişkileri, bugünkü temel matematiksel çerçeveyi tamamen değiştireceği için önemli. Yani fizikçilerin; hayatı, evreni ve her şeyi anlamak için kullandıkları şeyleri değiştirebilir. Bilim adamları, parçacık olmayanların etkisini bir yerde daha görebilirler: Karanlık madde.
"İster "sıfır noktası enerjisi", ister Higgs alanı-okyanusu, isterse "boşluk uzayı-alanı-enerjisi", isterse de "karanlık enerji" densin; bunların hepsi, tek bir gerçeğin farklı yansımalarından başka bir şey değildir. Bu gerçek de "melekut alan enerjisi"dir. Bu "melekut alanı", görünmez bir ağ gibi tüm atomaltı evreni birbirine bağlamış ve kuşatmıştır. Bu alanda bir kez etkileşime girmiş olan her hangi iki parçacık, uzay-zamanda sonsuza kadar "tanışır ve bilişirler".
"Evrenin "büyük patlama" sonucu süper genişlemesini, normal genişlemesini ve nispeten yakın bir zamanda genişlemesinin hızlanmasını da yöneten "melekut alan enerjisi"dir. Bu "sanal alan enerjisi"; "Melekut"un, "enerji iplikçikleri"ne, "kuark-gluon sıvısı"na ve diğer temel kuantum parçacıklarına dönüşmesi sırasında ortaya çıkan "arka-plan enerjisi"dir. Evrenimiz ve tüm paralel evrenler; bu alanın içinde doğdu, gelişti, genişledi, şimdi de kaderine doğru ilerliyor ve tekrar kendi üzerine kapanacaktır.
"Sonsuz Yüce Rabb'imizin elinde ve emrinde olan; "melekutun çözülüşü"yle ortaya çıkan "sanal enerji alanı", bilinçli bir alan enerjisidir ve tüm evrendeki değişim ve dönüşümlerin "yaratım kaynağı"dır. Evrenlerin her noktasındaki "fiziki ve sanal parçacıklar", bu alan sayesinde ışıktan daha hızlı haberleşir ve Sonsuz Yüce'nin planına uygun olarak etkileşirler. Tüm evrenlerin ve tüm kuantum parçacıklarının "özü-ruhu-bilgisi" bu alanda saklıdır..."
Hocam merhaba evrenin oluşumu ve sicim teorisinde takyonlara yer vermiştiniz bunlar gerçek midir yoksa hayali midir yada sanal mıdır cevaplarsanız sevinirim. Bir de takyonlar nedenselliği ihlal ederler mi?
Son sorunuz döngüsel evrenler, bebek evrenler vs. ile ilişkiliydi.
Hawking malesef yaptığı çalışmalar sonucunda başlangıcı olan Evren'le ve Tanrı'yla karşılaşmış ancak bu durumu kibrine yedirememiştir. Bu sebeple sonradan ipe sapa gelmez akıl dışı bir takım hipotezlere bel bağlamıştır. Sonsuz sayıda evren, multiverse yahut bunların alternatifi olarak üretilen sonsuz döngüsel evrenler malesef bilim adamlarının Tanrı'yı denklemden çıkarmak için ürettikleri bilimsel fanteziden öteye bir anlam taşımıyorlar. Yazıda kastedilen bebek evrenlerden kasıt karadeliklere girilerek ulaşılan evrenin farklı kısımlarına dair bir teoridir. Bu teorinin akıbeti ne olursa olsun karadeliklerin yahut solucan deliklerinin cin-şeytanlar tarafından bilgi hırsızlığı için kullanılması anlamlı gözükmektedir. En iyisini Allah bilir.
Cinlerin herhangi bir vasıta yapma ya da ilmi yönden insan gibi tekamül etme gibi bir özellikleri olduğuna dair hiç bir veri yoktur. Onlar zaten varolan bazı insana göre olağanüstü özellikleriyle bu seyahatleri yapsalar da Evrenin muazzam büyüklüğü düşünüldüğünde Solucan delikleri gibi bazı geçitlerden faydalanmaları gerekli gözükmektedir.
Benim anladığım bütün karadeliklerin arkasında ak delik yok. Ama Kıyamet sonucu tüm karadeliklerin birleşmesiyle ortaya çıkacak olan devasa karadeliğin öbür tarafı ak delik olacak ve yeni bir yaratmayla 1. sema Cehennem olarak ortaya çıkacaktır.
Başlangıçtaki Ak deliğin öncesi diye bir şey yoktur. Aksi halde, bu reenkarnasyon gibi sapkın döngüsel sonsuz Evren modellerine kapı açar. Evrenin bir Başlangıcı vardır, Ezeli olan ancak Sonsuz Yüce Allah'tır.
Planck aralığı ile ilgili bilim net bir şey diyemiyor. Bu aralık hakkında soracağınız bilimsel sorulara cevap bulmak şu an mümkün gözükmüyor. Ama başlangıçta hiç bir yasanın ve fizik kanunlarının işlemediği bir tekillik noktası ön görüyorlar. Ki bu yaratma noktasıdır ve bu noktada ister kuantum, ister diğer fizik yasaları olsun, işlemez. Yazıda da bu anlatılıyor.
Hocam merhaba karadelikler hakkında yazınızı okudum yazınızda Hawking in bebek evrenler öne sürdüğünü yazmıştınız ve Hawking sonradan bu öne sürdüğü şeyi kendi hatası olarak kabul etti. Aklıma bebek evrenler olsaydı bizim evrenimizde bebek evren olamazmıydı ve bu şekilde sonsuz döngüye giremezmiydi sorusunu getirdi, yazınızı ilk okuduğumda. Acaba yazınızdaki bilgiler güncel mi bunu merak ettim ve karadelik modelinizde açılır kapanır evren modeline benzer bir fotoğraf vardı. Bu fotoğrafa göre evrenimiz kapandıktan sonra bir daha açılcağını gösteriyor ama entropiden dolayı bu yeni açılan evren hemen çökmezmi? Ve bir karadeliğin tekilliğiyle bir akdeliklğin tekilliği nasıl oluyor aklım hiç almıyor bunu düşününce akdelik sanki karadeliğin içindeymiş yada karadelik akdeliğin içindeymiş gibi geliyor.Diğer sorum ise ışıktan hızlı parçacık olabilirmi ve karadeliklerden yeni bir bebek evren oluşabilirmi, cinler karadelikler veya solucan delikleri olmadan Allah'ın izniyle başka bir vasıtayla seyahat edemezlermi gibi sorular aklıma geliyor cevaplarsanız çok sevinirim. Bu arada "Başlangıç Vahyin Işığında" Belgesel serinizi izledim çok başarılı buluyorum elinize sağlık Allah sizden razı olsun.
Teşekkürler
(https://www.youtube.com/watch?v=uV9-w2cyEsI) bu videodada karadeliğin içinde bilginin kaybolmıycağı gibi bir kısım var.
Hocam Selamun Aleyküm cevabınız için çok teşekkür ederim. Benim bir sorum daha cevaplarsanız sevinirim.
Soru:
Tekillik yani 0. Saniyeyle 10 üzeri -43 saniye arasında kuantum kütleçekim teorisi çalışırmı? Ve yaklasansaat.com/evren/buyuk_patlama/buyuk_patlama.asp adresinde "ne de bağımsız kuantum ve kütleçekim kuvvetleri" derken kuantum kütleçekiminden mi bahsettiniz yoksa birbirine bağlı olmayan kuantum kuvvetleri ile kütleçekim kuvvetinden bahsettiniz anlayamadım cevaplarsanız sevinirim.
Önceki cevabınız için teşekkür ederim elinize sağlık.
Selamun Aleyküm hocam cevabınız için çok teşekkür ederim ve bir sorum daha olucak benim
0 noktası ile planck zamanı arasında kuantum kütleçekimi çalışıyormu ve yaklasansaat.com/evren/buyuk_patlama/buyuk_patlama.asp de geçen "ne de bağımsız kuantum ve kütleçekim" den kasıt kuantum kütleçekimi midir yoksa birbirinden ayrı olan kuantum ve kütle çekimden mi kasıttır?
Teşekkür ederim.
Bu konu Sitemiz'in(https://www.yaklasansaat.com/)yayınladığı belgeselde detaylı şekilde anlatılıyor. Ateist bilim adamları ateist kalabilmek için bunu söylemek zorundalar :). Tekillikte sadece Genel Görelilik değil hiçbir fizik yasası işlemiyor. Orası yaratma noktası.
"20. Yüzyıl sonlarına yaklaştıkça tablo oldukça netleşmişti. Evren büyük patlama ismi verilen bir başlangıçla tek bir noktadan ortaya çıkmıştı. Bu inanılmaz büyük yoğunluktaki tek noktada tamamen tekillik hakimdi. Yani hiçbir fizik kuralı başlangıçta çalışmıyordu, adeta fiziki evren o noktada son buluyordu. Bu başlangıcı neyin, neden başlattığı bilinemiyordu ve burası fizik kuralları çalışmadığından bilimin yorum yapamayacağı bir yerdi. Ayrıca Evrenin varoluşu onlarca bağımsız parametrenin inanılmaz hassas bir şekilde ayarlanmasıyla ancak mümkün olabiliyordu ki bunun tesadüfen olması 8 milyar insanın kumla dolu bir evrende rastgele seçerek aynı kum tanesini seçmesinden çok daha düşük bir olasılıktı.
Kısaca bilim Tanrı’yı bulmuştu.
Öte yandan, Gödel’in yıktığı pozitivizmin artıkları “tüm bu keşifler Tanrı’ya işaret etse de bizim görevimiz Tanrı olmayan bir izah bulmak olmalı” diyordu. Kesinlikle pes etmeyecek, Tanrı fikrini kabullenmeyeceklerdi. Hummalı bir çalışma başlattılar.
Tanrı’nın varlığını zorunlu kıldığı için saldırmaları gereken 4 hedef belirlemişlerdi:
...
3. Başlangıçta fizik yasalarının işlemediği bir tekillik bir yaratma anı ortaya koyuyordu ve bu engellenmeliydi..."
Selamın Aleyküm hocam benim aklıma bir sorru takıldıda cevaplarsanız sevinirim.
soru:
Genel görelelik kuramına göre evrenin başlangıcı tekillik noktasıdır fakat tekillik noktasında genel görelilik çalışmamaktadır ve bazı ateist bilim adamları tekilliğin var olmadığını söylüyorlar bu konu hakkında beni bilgilendirebilirmisiniz.
Teşekkürler
Hidayet G.
Selamlar Sayın site yönetimi ve forum ailesi size teşekkür etmek için yazıyorum...Siteye kesinlikle güvenebilirsiniz...verdiği bilgiler çok doğru ..sayesinde ruhsal camiadan kurtuldum her ne kadar bana çok iyi davransalar da o tarafı seçmedim...artık Allahın rızasını kazanabilmek için yaşıyorum ...bu konuları anlamam tam 10 yılıma mal oldu ama aklımda ki tüm soruları yanıt bulabildim...eğer yardıma ihtiyacınız olursa bütün bildiklerimi anlatırım Kuranı kanıtlarım...Zaten Ys Ekibi bunu başarmış ne kadar teşekkür etsek azdır..kalın sağlıcakla Allaha emanet olun..Selam ve dua ile Sevgilerle....
Teşekkürler gerçekten çok moral motive oluyorsunuz bana insanlara...Şeytan ve yandaşlarından nefret ediyorum ama elimden bir şey gelmiyor dua etmekten başka...dediğiniz duaları her gün okuyorum sabah ve akşam olmak üzere başka dualarda okuyorum Allah kabul etsin inşallah..sizlerde dua edin lütfen üstüme vazife olmadan rica ediyorum ama kimin duasının kabul olacağı belli olmazmış...Mazlumların sesi olabilsek yeter...neyse teşekkür ederim tekrardan siz ve yardımlarınız olmasaydı galiba şuan yaşamıyor olurdum Allah razı olsun sizden...umarım daha çok okuyucuya ulaşırsınız...Selam ve dua ile sevgilerle...
Sayın Murat; sizin takınacağınız tavır; 1- Allah'a teslim olmak, Allah'a köle olmak, Allah'tan başka ilahları reddetmek, ilahları reddetmeyenleri reddetmek yani Müslüman olmaktır. Aşağıdaki YS'nin İslam'la ilgili yazılarını lütfen iyi okuyunuz, iyi anlayınız.
2- Allah, kendisine ihanet eden, kendisine adam gibi teslim olup, Müslüman olmayan ve İblis'in peşinden koşan bu dünyayı, İblis'e ve Deccal'e satmıştır. Eninde sonunda şeytanlaşmış bu dünyanın nasa'ları da masaları da cin-şeytanlarıyla beraber 3,5 senelik bir Deccal hakimiyet dönemine satılmışlardır. Ancak sonunda İsa gelecek, Deccal'i ve milletini yok edecek ve İslam yeryüzüne hakim olacaktır.
3- a) Sana düşen Kur'an'daki İslam'ı kavrayıp, Allah'a teslim olmak, köle olmaktır. Olmazsa olmaz teslimiyet budur ve seni şeytan düşmanlarından koruyacak olan da budur. b) İkincisi; İblis'in ifritlerinden korunmak için onlara düşman olmak ve kin duyarak reddetmektir. Bunu yaparken de sürekli Allah'a sığınmaktır. c) Üçüncüsü de; önceden de tavsiye etmiştik; Ayet el-Kürsi, Nas, Felak, İhlas ve Fatiha Surelerini yatarken, kalkarken sürekli okumaktır.
Merhaba Sayın site yönetimi ve sakinleri..Geçmiş bayramınız mübarek olsun...Affınıza sığınaraktan birkaç bir şey soracaktım vaktiniz olduğunda cevaplayabilirseniz sevinirim...
Nasa Uzaylılarla insanlığı tanıştırmaya hazırlanıyormuş google de arama yaparsanız haberleri görürsünüz...bizim nasıl bir tavır takınmamız gerekiyor...İnsanlar 4 gözle cinlerle tanışmayı bekliyor tanışıp nabıcaklarsa artık...herhalde dünyaya barış kardeşlik dostluk naraları atacaklar...Düşmanla barışmak ne ayıp bir şey...
Bir de halen o kadar savaş vermeme rağmen Newage ciler insanları kandırıyor ...beni avladıkları gibi başkalarını da avlasınlar istemiyorum gönlüm el vermiyor...bunun için okuyabileceğim bir dua var mı acaba???Amenerrasulü okuyorum her gün yeterli olur mu sizce???
çok teşekkür ederim yine hayat kurtardınız...inşallah yolunuz her zaman açık olur...Gerçekten cok faydalı bir site Şeytanın bütün planlarını alt üst etmişsiniz...umarım daha cok okuyucuya ulaşırsınız 2015 den beridir seve seve takip ediyorum çalışmalarınızın devamını dilerim...Selam ve dua ile sevgilerle ...
Bak arkadaşım! İçine düşürüldüğünüz gerçek dışı ve şeytani bataklık, sizin düşünce zaafınızı, duygusallığınızı ve zayıflığınızı kullanan ŞEYTANLARDIR.
Sizdeki Mehdi ile ilgili nefsi, şahsi duygularınızı pompalayarak sizi etkileyen ve şizofrenik bir duruma sevk eden gene ŞEYTANLARDIR.
Tavsiyelerimizi dikkate alarak bu gerçeği görmüşseniz ne mutlu! Arkasından yine sizin duygularınızı, zaaflarınızı tutarlı olmayan hislerinizi kullanarak size suçluluk psikolojisi empoze ediyorlar. Siz de bunu yutuyorsunuz, YUTMAYIN! Siz kimsiniz ki, sizin yüzünüzden kötü olaylar gerçeğe dönüşsün. Siz de gayet güzel bir gerçeğin altını çizmişsiniz; “Allah izin vermeden bir yaprak düşmez.”
Bu vesveselerden, bu şeytani hatırlatmalardan ve hatıralardan uzak durun! Allah’a sığının! Allah’ın ayetlerine sığının! Ayet el-Kürsi’yi, Nas’ı, Felak’ı ve İhlas’ı okumayı ihmal etmeyin. Yaklaşan Saat’teki İslam’la ilgili yazılarımızı okuyun ve Allah’a teslim olun!
Düşmanınız şeytanlardır, onları reddedin, onlara kin duyun, onlardan yüz çevirin! İblis’in ve köpeklerinin vesvese vermekten başka bir gücü yoktur. Bu vesveselere de kulak tıkayın ve bu lanetli köpeklere tükürün!
“YARATILMIŞ HER ŞEYİN SAHİBİ, MÜLKÜN SAHİBİ, TÜM YARATILMIŞ CANLILARIN SAHİBİ ALLAH’TIR, DÖNÜŞÜMÜZ DE O’NADIR”
Tüm şeytanlar ve onların peşinden giden şeytanlaşmış insanlar ve kafirler, Cehennem’e atılacaktır. ALLAH’TAN KORKUN VE ONA TESLİM OLUN! Allah’a sığınan bir adama hiçbir kimse, hiçbir güç zarar veremez.
Selamlar herkese bir konuda yardımınıza ihtiyacım var yardımcı olabilirseniz sevinirim şimdiden teşekkürler herkese..
Spiritüalizm ve Kuantum ve Tasavvufta düşünce gücüyle yaratım diye bir konuda sıkıştım...acaba böyle bir şey mümkün mü?? cinleri veya atomları kullanarak böyle bir şey olur mu yoksa bu da Şeytani felsefenin bir yalanı mı???her şeyin melekutunun Allah'ın emrinde olduğunu biliyorum yani bu demek değil mi Allah izin vermeden bir yaprak bile düşmez...yine de affınıza sığınıraktan sizlere de sormak istedim...hoşça kalın teşekkürler her şey için...Sevgilerle...
"Neyse vaktinizi almak istemiyorum sayeniz de hayata tutundum ama çok teşekkür ederim yardımlarınız için…Şimdiyse de kötü olaylardan beni sorumlu tutuyorlar…Şeytanın vesveseleri gerçeğe dönüşünce senin yüzünden oldu diyorlar…Böye bir şey olması mümkün mü acaba??(ekte dosya sunacağım size)Rica etsem bir cevap yazabilirseniz hayat kurataracaksınız gerçekten..Sevgilerle Selam ve dua ile yolunuz açık olsun inşallah…iyi günler dileklerimle…."
"Allah'a dinini mi öğretiyorsunuz?" ne güzel bir ayet! Mezhep kavramı benim aklımdaki soruydu. Cevabını yine her zamanki gibi Kuran-ı Kerim'den vererek beni de aydınlığa çıkardığınız için teşekkür ederim. Tesadüfen keşfettiğim sitenizi yıllardan beri severek takip ediyorum.
Yolunuz hep açık olsun.
Şuan dünya İblis ve kadrosu tarafından yarı açık bir şekilde yönetilmektedir. İblis’in sağ eli altındaki kadroları insan ve cin-şeytanlarından oluşan ve “ışık işçileri” diye yutturulan bir kadrodur.
Dünya’nın her yerinde İblis ve yardımcıları Kryon, Adamus …vs. gibi düzenledikleri celselerle DECCAL dönemi için kadro yetiştirmektedirler.
İblis’in sol kanadı ise, yönlendirerek bugüne getirdiği Küresel Güç Baronlarıdır. Küresel Güç(KG) Baronlarını Dünya’nın hakim gücü haline getirerek, Deccal’e yol açacak greyder olarak kullanmaktadır.
Mesela Elon Musk, karısından ötürü Küresel Güç’ten daha çok İblis kadrosuna yakın durmaktadır. Mesela Feto, CIA’nın kucağında oturuyor gözükse de gerçekte İblis’in kucağında oturmaktadır. Mesela Harari, KG’nin has adamı gibi gözükse de aklının arkasında İblis vardır. Mesela Biden, KG’nin has adamı olsa da, Adamus yoluyla İblis tarafından yönlendirilmektedir.
Küresel Güç; iki başlıdır. İçinden kavgalıdır. Bu iki baş da İblis’in kuşatması altındadır. Bir D gününde(Deccal gününde) Küresel Güç’ün içinden devşirilmiş adamlarla tüm yetki ve etkileri Deccal’e devredilecektir. Bunun bir adı da “Halı çekme” yöntemidir.
Bugün Küresel Güç’e karşı gözüken Trump gibi Evanjelik Papazların desteklediği kanat, İblis’in parmağında oynattığı bir şeytani hiziptir. Deccal’i, İSA diye bağrına basacak İslam düşmanlığından gözleri kör olmuştur. Bunlar da KUR’AN yakacak kadar şeytanımsı tarikatlardır.
Sayın Birisi; burada anlatılanı yanlış anlamışsınız:
1. Bu ifade İslam'ın araya giren din adamları tarafından nasıl bozulduğunu, tahrif edildiğini, şirke dönüştürüldüğünü anlatıyor. Oysa İslam Kur'an'da herkesin anlayacağı açıklıktadır ve hiç bir aracı olmaksızın herkes bunu direk olarak Kur'an'dan almalıdır. Bununla ilgili "KUR'AN'IN "MERKEZİ KAVRAMLARI" NASIL BUHARLAŞTI?" yazısından ufak bir alıntı:
"Sonsuz Yüce Rabb'imiz, Kur'an'da, "İslam'ın tanımını, dinin özü"nü; fıkhi, genel ve kapalı ayetlerin aksine apaçık-anlaşılır, tekrarlı ve muhkem olarak bize anlatmıştır. Özetle "İslam'ın tanımı", muhkem, şiddetli, apaçık yani "efradını cami, agyarını mani" bir şekilde ortaya konmuştur ki; her selim akıl-kalp sahibi bu temel tanımı doğrudan anlasın ve doğru kavrasın. Yüce Allah'ın "temel hukuku"nu vaaz eden bu tanım, "İslam uzayı"nın "baz"ı yahut "dişli anahtar"ıdır. Muhammed(s.a.v.) ümmeti olan her şahıs, bu anahtarla, kimseye ve bir fıkha yahut aracıya muhtaç olmadan bu "Uzay"a(İslam'a) girmek ve hesabını vermekle mükelleftir!"
Bu yazının tamamını şu linkten okumanızı tavsiye ederim:
2. Dört mezhep imamı İslam nedir, şirk nedir gibi Kuran'da muhkem ve apaçık anlatılan temel konularda elbette farklı görüşlere sahip değildirler ve olamazlar. Onların ayrıştığı konular fıkhi ayetler ve cezalar gibi farklı yorumlamalara ve tefsire ihtiyaç duyan konulardır. Bu konularda onların biri veya diğerinin görüşü daha isabetli olabilir. Fıkhi konuları herkes anlayamayacağı için, bu konularda onların veya diğer İslam alimlerinin görüşlerine göre hareket edilebilir. Burada yine tek ölçü, o görüşün Kuran'ın muhkem ve apaçık kısmıyla çelişmemesidir. Ancak günümüzdeki gibi illa kendini tamamiyle bir mezhebe bağlamak zorundasın yoksa Müslüman olamazsın gibi anlayışlar tamamen bidattır, iftiradır. Böylelerine Allah Kuran'da; "Allah'a dinini mi öğretiyorsunuz?" diye kızmaktadır. Nitekim Sahabi de tabiin de kendini bir mezhebe nispet etmezdi.
Böylece bir önceki elçinin getirdiği "İslam Dini" zamanla bozulmuş, "şirk dini"ne dönüşmüş; "din adamları" çatısı altında toplayabileceğimiz; kahinler, hakimler, rabbaniler, ruhbanlar, rahipler, alimler, mollalar ve şeyhlerden oluşan "aracı din sınıfı" ortaya çıkmıştır.
araci din sinifi derken meshepler neden var o zaman ?
' Evrimcilerin Üstün İnsan Hayali'yazısını okumalısınız arkadaşlar.Bu yazı çok güzel araştırılmış,faydalı bilgilerden çok yönlü derlenmiş.Büyük bir özveriyle hazırlanan güzel yazı için yazan ve emeği olan herkese teşekkür ediyorum.Edebiyat,sanat,bilim adı altında yatanların gerçek yüzlerini iyice göstermişsiniz Allah razı olsun.Selametle
Öncelikle cevabınız için teşekkür ederim. Aslında ben de tam olarak böyle bir cevap bekliyordum, yanıltmadığınız için teşekkürler.
Lakin sorumu sormamın asıl maksadı temasta bulunmak istememdi, zira halihazırda çok anonimsiniz ve iletişim kurabileceğim yalnızca bir e-posta hesabı var. Rabb'in sözünü tüm sözlerden üstün tutan, Hadisler konusunda da temkinli ve dürüst bir yaklaşım sergileyen ve tüm bunlarla beraber İslam dünyasının ihtilaflarla meydanı adeta boş bıraktığı şeytani sistemi çözümleme ve anlatma gayretinde bulunan birilerinin varlığı beni umutlandırıyor, iletişime geçme arzusu uyandırıyor.
Soruyu şöyle güncelleyeyim:
Sizinle temasa/iletişime geçmek isteyenler için çok anonimsiniz, herhangi bir dernek/kuruluş veya fiziksel bir yapılanmanız var mı?
Ayrıca bu kitaplarınızı almak isteyenler için de güven kaynağı olur, zira sitede hakkımızda diye bir kısım da maalesef yok.
Sorunuz ve merakınız bizce doğru değil. Sitemizi baştan sona kadar inceleyip okursanız ve malum bütün cemaatleri de biliyorsanız kiminle ilişkisi olup olmadığını anlarsınız. Cemaat aramak yerine Peygamber(sav)in getirdiği ve Kur’an’da muhkem bir şekilde yer almış olan gerçek İslam’ın ne olduğu esasına odaklanmanız ve bu esası sorgulamanız gerekir. Böyle sorularla ve alınan cevaplarla bir yere varılamaz. Cemaatten önce İslam’ı bizzat kaynağından; Kur’an’dan öğrenmeniz, almanız gerekir ki o temel ölçüyle yolunuzu bulasınız ve bizi de, başka cemaatleri de, başka, adı İslam ve gerçekte İslam olmayan oluşumları da ölçüp tartabilesiniz. İlle de bizi bir cemaatle bağlantılamak istiyorsanız Peygamber(sav)in ve yakın Sahabesinin yolundan giden ve CUMA(62)/ 3. ayette işaret edilen arkadan gelenlerden ve Peygamber diliyle Ashab’ul-Yemin’den olmayı dileriz.
O(Allah)dır ki ümmülere kendilerinden bir Resul gönderdi; onlara ayetlerimizi açıklıyor ve onları tezkiye ediyor, Kitap ve Hikmeti öğretiyor. Muhakkak onlar önceden apaçık bir dalalet(sapıklık) içindeydiler. Ve onlara daha katılmamış olan arkadan gelenlere de ve O(Allah) Aziz ve Hakim’dir. [CUMA(62)/2-3]
Sitenizi gördüm gayet kapsamlı bilgiler var, hangi cemaate dahil olduğunuzu veya düşünce olarak yakın olduğunuzu merak ediyorum açıkçası bilgilendirirseniz sevinirim.
Mehdi konusunda bir soru üzerine Yaklaşan Saat adına verilen cevap aşağıdadır:
Birincisi; Hadislerde ve bütün metinlerde bahsedilen savaş, Arap-Fars savaşıdır. Ancak bu savaş çıktığında Şia’nın Mehdisi ki bu şeytanın hazırladığı Mehdidir, ortaya çıkar; İran’dan, Irak’tan, Suriye’den, Filistin’e kadar etrafında topladıklarıyla katliam yapmaya devam ederse ki bu hadislerde Duhayma fitnesi olarak geçer, Türkiye de bu Duhayma Mehdi fitnesi ateşine girmek zorunda kalır ve hatta Batılı güçlerin de buna müdahale edeceği açıktır. Bu Kıyamet savaşlarının birincisidir.
İkincisi; “Yaklaşan Saat’te Beklenen Mehdi Değil İsa’dır” yazısında da açıkça ortaya konulduğu gibi, yükselmiş olan İsa’nın yeryüzüne gelip Peygamber ümmetine dahil olup liderlik yapacağı, Ayetler ve Hadis bazında muhkem olmasa da çok güçlü delillere sahiptir. İsrailoğullarının ve Hristiyanların kaynaklarında da işaret edilen Mesih, teyiden İsa’dır. Ancak onlar İslam ümmetinin beklediği ve önceden de Peygamber olarak gelmiş olan İsa’yı kabul etmedikleri için, Deccal’e, Mesih diye yapışacaklardır. Tabi bunun sonucunda da İsa’nın İslam ordusu, şeytani Deccal’in küfür ordusunu yok edecektir. Bu üçüncü ve son Kıyamet Savaşı’dır. Bu iki savaşın arasında ikinci Kıymet Savaşı da Melhame-i Kübra’dır. Bu savaş bahusus gerçek İslam milleti ile ABD’nin başını çektiği Batı ordusunun savaşıdır. Bu savaş sonucunda ABD ve ordusu mağlup olacaktır.
Üçüncüsü; Sünni dünyasının Mehdi beklentisine gelince; Allah tarafından bir Peygamber gibi hazırlanıp gönderilecek veya ortaya çıkarılacak şeytanın mehdisindeki gibi olağanüstüleştirilmiş böyle bir Mehdi yoktur ve Sünnetullaha aykırıdır. Çünkü Evrensel Son Peygamber gelmiş, elindeki Sonsuz Yüce’nin Kitabı’nın mücadelesini vermiş, yaşamıyla ve Sözleriyle-Hadisleriyle son evrensel Hak Din’i vaaz etmişken, onu gölgeleyecek özel birisinin beklenmesi Sünnetullaha aykırıdır. Yüce Kur’an, geçmişi, geleceği, insanlığı, yerlerde ve göklerde olanları, tün canlıları ve evreni, öz olarak vazetmiştir. Ve Kur’an, tüm insanlığa Kıyamet’e kadar Peygamberlik edecektir. Sonsuz Yüce Rabb’imizin muradı, insanlığın bu Kitaba sarılarak Gerçek İslam’a ve Kurtuluşa ermesidir. İşte tam bu noktada Kur’an ışığıyla yürüyen, Kur’an’i anlamda şirksiz İslam’a ulaşmış olan bir topluluğun yahut bu topluluğun Liderinin hidayete ermiş olarak rehberlik ederek, gerçek İslam’a dönüşte katalizör görevi yapması ve bu görevi yaparken de Allah’tan yardım görmesi mümkün ve muhtemeldir.
Dördüncüsü; zaman konusunda hiç kimse gelecekten kesin bir şekilde haber veremez. Ancak Yüce Kur’an’ın açıklama ve işaretleri, Peygamberimiz(sav)in çok yoğun ve detaylı ihbarları ve şuan Dünyamızdaki Yaklaşan Saat felaketleri dikkatle incelendiğinde, zamanın çok yaklaştığı kesin bir şekilde söylenebilir. Şahsi bir tahmin ve yorumla tahminimizi ifade edecek olursak bu alametlerin birkaç yıl gibi yakın zamanda daha belirgin ve olağanüstü hale geleceğini söyleyebiliriz. En doğrusunu Sonsuz İlim Sahibi, Sonsuz Yüce olan Rabb’imiz bilir.
Çocuk bakımı konusunda yapılacakları adım adım söyleyen ayetler ya da hadisler bulunmuyor. Tabii ki Kur'an ve Peygamber'in sahih sünnetine uygun olacak şekilde onları yetiştirmek gerek. Ancak bu oldukça zor ve fıkhi unsurlar barındıran bir konu. Temel bazı prensipler olarak şunlar sayılabilir:
- Çocuğa doğru sözlülük, tevazu gibi İslam ahlakının verilmesi,
- yaşına uygun olarak dininin ve Sonsuz Yüce Allah'ın tanıtılması
- Peygamberimizi ve sahabesinin yaşantısı ve ahlakının öğretilmesi
- büyüklerini sayma ve anne-babasının sözlerine uymasının aşılanması
- merhamet ve şefkatle davranılması ancak nefsinin beslenerek şımartılmaması
Ancak çocuk eğitimi oldukça zor ve karmaşık bir konudur. Neyin doğru olduğu duruma ve çocuğa göre ciddi değişkenlik gösterebilir ve net çizgiler malesef yoktur.
Özetle, her kim tek bir konuda dahi "hüküm-yargı yetkisi"ni kendisinde, ya da bir başkasında görürse, o konuda kendisini yahut başkasını "Rab edinmiş" ve "hüküm verme" vasfında Allah'a ortak koşmuş olur.
Yukarıda saydığımız gibi insan, çok farklı cihetlerden Allah'a şirk koşabilir, hevasını, kendisini yahut başkasını ilahlaştırabilir. Peki, insanlar en çok hangi cihetten şirk koşmaktadırlar? Günümüzde Allah'ın en çok paylaştırılan-şirk koşulan vasfı; hüküm koyma-rehberlik etme-terbiye etme-yönetme-rablık vasfıdır. Allah'a en çok "ortak koşulan şey-varlık" ise; kişinin kendisi, kendi hevası ya da peşinden gittiği efendisi, şeyhi, hizip lideridir.
Hüküm – rehberlik- terbiye etme- yönetme
Bu kısmını pek anlayamadım …Mesela çocuklardan örnek verebilir misiniz ya da başka şeylerden bir kaç örnek, tavsiyede bulunacağınız yazılar. Yani belki ben de bu hatalar içerisindeyim. Çocuklarıma olsun...
Türkçem biraz eksik olduğu için kendimi geliştirmeye çalışıyorum o yüzden kelimelerin bazılarını anlamakta zorluk çekiyorum.
Dinler: "İslam" olan kısmı, o kadar güzel açıklıkta yazmışsınız ki, Rabb'im sizlerden Razı olsun. Önceki hayata bakış açım ve şimdiki bakış açım çok değişti. Artık insanlara göre dil Allah'a göre yaşamayı öğreniyorum.
Allah hepinizden emeği geçen herkesten Razı Olsun.
Bu konuyu teyid eden hadis nakilleri var, aşağıda bir örnek verilmiştir:
Resulullah(sav) şöyle buyurmuştur: "Havva hamile olunca, iblis onun çevresinde dolaştı ve -Havva'nın çocuğu yaşamıyordu- şöyle dedi: ‘Ona, Abdülharis adını ver!’ Havva da çocuğa Abdülharis adını verdi çocuk yaşadı. Bu ise şeytan'ın vesvesesi ve işindendir."(Tirmizi 5/3272)
Tora(Tevrat) ise nasıl ortak koşulduğunu bildiriyor ve Kur'an ayetlerini adeta tefsir ediyor:
“Adem eşi Havva'yı bildi. (Havva) hamile kaldı ve Kayin'i doğurdu ve "Tanrı ile birlikte bir insan edindim." dedi. Bir doğum daha yaptı; (Kayin'in) kardeşi Evel'i (doğurdu). Evel davar çobanı oldu; Kayin ise toprak işçisiydi.”(Bereşit: 4/1-2)
4/1'de Havva, Kabil(Kayin) doğunca ne diyor: "Tanrı ile birlikte bir insan edindim." İşte şirk olan bir ifade... Adem'i ve Havva'yı doğrudan Sonsuz Yüce Allah yarattı. Sanki Allah'ın onlara lütfettiği "bu çocuk"; Adem, Havva ve onların yol göstericileri, yardımcıları olan meleklerin, Tanrı ile birlikte meydana getirdikleri bir "çocuk-insan". Allah'ın dışındaki sebeplere bir pay ayırmak, Allah'a ortak koşmaktır, "şirk"tir.
[ARAF(7)/189-192] ayetleri açıkça Adem ve Havva’dan bahsediyor. Bazı farklı yorumlar olsa da müfessirler bu gerçeği kabul etmişlerdir. Bu şirk atfının Adem ve Havva’ya olduğu gayet nettir.
Peygamberler robot değildir, onlar da görevlerini yaparken denenirler ve hata edebilirler, şayet “şirk” olacak söz ve beyanları bir anlık ortaya çıksa, Yüce Allah tarafından anında uyarılır ve düzeltilirler; böylece bu en büyük suçu-zulmü işlemelerine müsaade edilmez. Şayet uyarıya rağmen bu azim suçu işlemeye devam ederlerse İblis gibi kaybedenlerden olurlar. Kur’an’da anlatılan ve “dilini sarkmış köpeğe” benzetilen kimse de, bu duruma düşmüş olan Belam’dır. (Araf(7/175-176)
Evet herkesin bilmesi, öğrenmesi ve peşinden koşması gereken mesele “şirk nedir, ne değildir” temel meselesidir vesselam.